Halam, amcam ve dayım hastaneye gidip babamı görmüşler ve morgdan alıp, yıkatmışlar ve camiye musalla taşına yatırmışlar ve baş ucunda amcam ve ayak ucunda dayım duruyordu. Artık öğle namazına az bir zaman kalmıştı. Erkekler camiye gidip; öğle namazı ve arkasından cenaze namazını kılmışlar ve babamı evin önüne getirmişlerdi; son kez olarak.
Hayatım da o güne kadar böyle bir cenaze topluluğu görmedim, o kadar kalabıktı ki; nerdeyse bütün Nergiz, Karşıyaka halkı ve ayrıca iş yerinde ki; bütün herkes arabalar sıra, sıra geçecek bir adım bile yoktu ve adeta gökyüzü bile ağlıyordu, bir ara babamın tabutunun önüne atlayıp, nereye gidiyorsun, gitme kal diye avazım çıktığı kadar bağırmak ve haykırmak istedim; ama yapamadım, babama verdiğim bir söz vardı; çünkü Nazar güçlüydü, küçücük omuzların da ağır bir yük ve sorumluluk vardı, hayır yapamazdı Nazar, sadece yalnız olduğu zaman doyasıya ağlayabilirdi.
Güçlü olmayı ben mi? seçmiştim, hayır ben değil!
Babamı erkekler defin işlemleri yapıp geldiler; hanımlar herkese sofra kurdu, bir taraftan lokma dökülüyor, diğer taraftan yasin, tebareka süreleri okunuyor ve tesbihler çekiliyordu, ben bir köşeye çekilmiş bir film izlercesene sadece bakıyordum ve keşke bu yaşananlar bir rüya olsaydı diye düşünüyordum; ama maalesef rüya değil, gerçekti.
Saat 08.00 da akşam namazından sonra eve hoca geldi 7 gün süreyle yasin ve tebareke okumak için, dualar okunmaya başladı ve bir taraftan da helva kavrulup, dağıtılıyordu.
Dualar okunmuştu ve hoca ne mutlu, herkese nasip olmaz, böyle güzel bir günde vefat etmek dedi ve bir kaç dakika sonra evden ayrıldı. Komşular da yavaş, yavaş evlerine gitti.
Biz ailecek ve akrabalarımızla birlikte kalmıştık; annem, babaannem çok bitkindi ama hiç kimsenin uyumaya niyeti yoktu, saatler geçmek bilmiyordu; bir ara içimden keşke babam yerine, ben ölseydim diye düşünüyor ve babamın bana son sözleri aklıma geliyordu. Bundan sonra; ben ailemin babası olacaktım, açıkçası korkuyordum ve içimi derin bir üzüntü kaplıyordu; bu halimden hiç memnun değildim.
Bir kaç saat sonra, herkes yatmaya çekildi; bende evin bahçesindeki kanepede bir ara sızmışım, güneşin doğuşuyla uyandım, hemen çayı koydum ve bahçe masasını kahvaltı için hazırladım.
Hem bizimkiler, hem de akrabalar kalkmıştı, kahvaltı yaptıktan sonra; mezarlığa gittik, orda bir şey dikkatimi çekti; hep babaannem selvi ağaçları ile evi mezarlığa çevirdin diyordu, babam da işallah benim mezarımın baş ucunda bir selvi ağacı olur diyordu ve başucunda bir selvi ağacı vardı, işte buna gerçekten çok sevinmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Ailem
RandomHerkesin bir ailesi vardır; hiç unutamadığı ve unutmak istemedikleri bu roman gerçekten alınmıştır, yaşanan tüm olay olduğu gibi hiç bir şekilde hayal ürünü değildir; saygılarımla