Sabah erkenden kalkıp, okulun yolunu tuttum, okulun bahçesine geldiğimde, arkadaşlar ağacın altında toplanmış zilin çalmasını bekliyorlar, bir taraftan sınav hakkında konuşuyorlardı. Daha sonra, zil çaldı ve herkes derslere girdik, artık ders işlemiyor onun yerine test çözüyorduk ve öğretmenlerimiz bize moral veriyordu, bize herşeyden önce şunu söylüyordu; sakın sınav da heyecanlanmayın derste yaptığımız sınavlar gibi düşünün diyorlardı ve bu yıl istediğiniz bir okula giremesseniz eğer, seneye girersiniz, önce sağlık herşeyin bitişi değil, diyorlardı!
Bu konuşmalar hemen, hemen her gün tekrar ediliyordu. Öğretmenlerimiz bir derste hangi üniversiteye girmek istediğimizi sormaya başladılar, herkes anlatmaya başladı ve sıra bana gelmişti!
Ben hukuk fakültesine girip, okumak istiyorum dedim ve bu bölümü bitirip, adaleti savunup, bilhassa haksızın yanın da olmak istediğimi söylerken gözlerimden yaşlar akıyordu, öğretmenlerim çok şaşırmış adeta ne yapacağını ve söyleyeceğini bilemez bir durumdaydı, biraz sonra da zil çalmıştı.
Hemen, hemen herkes dışarı çıkmıştı, ben sınıfta olduğum yerde oturmuş ve sıranın üzerine kapanmış ve gözlerimi sıkıca kapamış bir durumdaydım, ama beni hiç bırakmayan, arkadaşım Sema'nın eli omuzumda ve o da beni yanlız bırakmamıştı ve sadece yaşadıklarımı o biliyordu, ders zili çalmış ben de kendimi biraz olsun toparlamıştım, diğer arkadaşlar ise benim neden böyle olduğumu? Bir türlü anlayamamışlardı sonra ben Sema ben izin alıp, gitmek istiyorum, o da ben de geleyim dedi, beni yanlız başıma bırakmak istemiyordu, şimdi düşünüyorum da! Böyle arkadaşlar kaldı mı? Diye herhalde az da olsa çıkar.
Öğretmenimiz o gün, hem bana, hem de Sema'ya izin verdi, beraber yürümeye başladık, biraz ileride kafede oturduk, yaşadıklarım gözlerimin önünden bir, bir geçiyor ve Sema da ses çıkarmadan beni izliyordu; epey bir hayli ilerlemişti, kafeden kalkıp, eve doğru yürümeye başladık, Sema bana Nazar biliyormusun; senin yaşadıklarını ben yaşamadım ama sana gıpta ediyorum; çünkü senin yerinde ben olsaydım, bu kadar olayın üstesinden gelemezdim diyordu!
Böylece konuşa, konuşa Sema'ların evine geldik, Sema ile yarın görüşmek üzere değip; ben eve doğru yürümeye başladım ve bir kaç dakika sonra, eve gelmiştim.
Akşam yemeği yedikten sonra, o gece biraz erken yattım; yatağım da yatarken, babamın kaza geçirişi ve Ekiz Sabun Tozu Fabrikası Muhittin EKİZ'in tuttuğumuz avukat İshak beyi kendi lehine çevirmesi gözlerimin önünden adeta bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti, o kadar öfkeliydim ki; bunu yaşamak gerekir, öfkem en çok bu düzene idi; yani büyük balık, küçük balığı yer; eğer bu dünyada zenginsen, fakiri ezersin, gerçi bu yaşanan olaylar, dün de vardı, bugün de var!
Hukuku neden mi? Okumak istiyorum diye sordum kendine; bizim gibi olanların yanın da olmak, para babalarına patronların karşısına geçip, o kişilerin hakkını savunmaktı amacım, kısaca ezenin değil ezilenin yanın da olabilmek, bu düşüncelerimle uyuya kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Ailem
AcakHerkesin bir ailesi vardır; hiç unutamadığı ve unutmak istemedikleri bu roman gerçekten alınmıştır, yaşanan tüm olay olduğu gibi hiç bir şekilde hayal ürünü değildir; saygılarımla