Uras odasına girip, elindekini masanın yanına bıraktı. Halletmesi gereken işlerini öne çekmeye çalışıyordu. Ancak bu pek mümkün değil gibiydi. Öğleden sonraya bir sürü toplantısı vardı. Yine uzun bir gün olacak gibiydi. Aklı Ayberk de kalsa da iş beklemezdi. Bir şekilde teşekkür etmeliydi ona ama nasıl, henüz bilmiyordu.
"ABİ!" İpek öfkeyle girdi odadan içeri. Uras ise ifadesizce kaldırdı başını. "Adamı darp etmişler orada, neden dur demedin?! Sen aklını mı kaçırdın?!"
"Sorun ne?"
"Sorun ne mi? Sorun ne mi?! Sorun sensin abi! Sen ve senin şu bitmek bilmez suskunluğun! Ağzını açıp konuşunca dudakların mı eskiyecek sanıyorsun?!" Abisinin yakasına yapıştı. "Adama ne kötü muamele ettiler ve sen öylece izledin , farkında mısın?!"
"Ona beni aramasını söylemiştim."
"Abi adam seni niye arasın? Sen salak mısın?!" İpek'in gözlerinden alev fışkırıyordu. "Aptal bir robot gibi davranmaya bir son ver artık! Şu takıntılarından, sıkıcı ve gereğinden fazla katı planlarından uzaklaş! Bir insansın ve insan gibi yaşamalısın!"
"Anlıyorum." İşine geri döndü.
"Anlıyorum deyip önüne dönemezsin abi! Artık katlanamıyorum sana!"
"Şikayet ve önerilerini mail atabilirsin. Okuyup , değerlendiririm."
"Abi ben mail falan atmıyorum. Sen ve ben kardeşiz. En önemlisi de iki insan! İnsanlar mail atmaz, oturup karşılıklı konuşurlar!"
"Doğru. Geçen gün ki sorum için de mail atmamıştın." İpek bir süre neyi kast ettiğini düşündü. Geçen gün ki sorusu neydi, emin değildi. Hafızasını biraz yoklayınca neyse ki hatırlayabildi.
"Teşekkür mevzusu mu?" Bu konuyu tamamen unutmuştu.
"Evet. Herhangi bir dönüş sağlamadın."
"Abi, bir teşekkür etmeyi bile bilmiyorsun. Gerçekten insan mısın sen?" İpek diyecek söz bulamıyordu artık. Koltuğa bıraktı yorgun hissettiği bedenini. "Biliyorum. Babam üzerine çok fazla sorumluluk yükledi. Hepsiyle ilgilenmek çok zordu senin için. Küçük olduğum için yardımcı olamadım sana. Tüm o zorluklarla tek başına ilgilendin. Kendini bir robota çevirdin, farkındayım. Ama abi, bu böyle devam etmez! Herkes gibi insan olduğunu lütfen hatırla. Senin de gülmeye, eğlenmeye, kafa dağıtıp, gezmeye ihtiyacın var." Elini abisinin elinin üstüne koyarak şefkatle okşadı. "Ve hatta sevmeye..." Uras bir süre durakladı. İpek bu durumu fark etti hemen ve heyecanla bekledi onu. "Sadece mutlu olmanı istiyorum abi. Gerçekten mutlu olmanı..." Uras bir süre daha sessiz kaldı. Tam bir şeyler demek için dudaklarını araladığında telefonu çaldı. Eline hızla telefonunu aldığında gözleri parlıyordu adeta. İpek bunu da fark etti.
"Efendim?" Sesi ifadesiz gibi gelse de, gözleri bir bebek gülüşü gibi sevecen ve sıcaktı. "Anladım... Evet... Tabii... Saati ve yeri bana mail at-" İpekle göz göze geldi. "Bana bildirebilirsin. Telefonla olur." İpek paniklediğini fark ediyordu. "Arayabilirsin yani... Tamam." Telefonu kapattığında dahi gözleri parıldamaya devam ediyordu.
"Kimdi o?"
"Önemsiz." Hızla düzeltti kendisini.
"Hadi hadi. Ben kardeşinim bana söyleyebilirsin." Kıkırdadı.
"İpek."
"Romantik bir yemek mi?" Keyfi yerindeydi.
"Toplantıya gitmeliyim." Ayağa kalktı.
"Hadi ama! Yeni bir takım elbise almalıyız! İyi görünmek istemez misin?" Uras kısa bir süre durakladı ve yürümeye devam etti. İpek ise keyifle sırıtıyordu arkasından. Kimin aradığını bilmiyordu ama belki abisi aşık olmuş olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHALLE ABİSİ
FanfictionBir mahalle abisi ile bir CEO'nun aşkını konu alan bu kitapta gidişat nasıl olacak hep birlikte keşfedelim.