Ayberk mutlu bir şekilde gözlerini açarak, yanında uyumaya devam eden bedene baktı. Yatakta yan dönüp, uyuyan yüzünü seyretmeye başladı aşkla. Yüz hatları ne de güzeldi. Kalemle çizilmiş gibiydi adeta. İşaret parmağını güzelce gezdirdi çene hattı boyunca.
Çok şanslı ve mutlu hissediyordu kendisini. Harika bir adamla beraberdi. Bazı dönemler kendi içinde yaşadığı 'erkeklik' mevzusunu da aşmayı biraz olsun başarmıştı sayesinde. Ne olduğu, kiminle olduğu önemli değildi. Hala bir erkek ve kendisiydi... Bunu kabullenmek çok vaktini alsa da nihayet kabul etmişti benliğini. Erkek olmak, erkeksi olmak için kaba davranıp, birilerini pataklamasına gerek yoktu. Erkekliği belirleyen şey bu değildi. Bir insana, çevreye, büyüklere, küçüklere, kısacası yaşayan canlılara nasıl davrandığı ile alakalıydı daha çok.
Uzun süredir gizliden gizliye yaşadığı utanç nihayet silinmişti Uras sayesinde. İçinde yaşadığı kimlik karmaşası çözümlenmiş ve sadece Ayberk olduğunu idrak edebilmişti. Hepsini yanında masum masum uyuyan adama borçluydu. O olmasa hala sokak serserilerini döven, kendi içinde 'erkek' olmak için savaş vermeye devam edecekti. Daha da çok kanıtlamaya çalışacaktı erkek olduğunu... ama en çok kendisine.
Her zaman ki gibi düşüncelere dalıp düşünürken aniden çattı kaşlarını. Her seferinde kızacak bir şey bulabiliyordu Uras'a. Bu sefer ki ne mi dediniz? Gelin hep beraber görelim.
Ayberk yastığını alıp Uras'ı boğma planı yaparken, parıldayan kırmızı dudaklara olan zaafına yenik düşerek, üzerine uzanıp onları öpmeye başladı. Uras dudaklarına üşüşen dudaklara karşılık verirken en kısa sürede, gözlerini araladı. Ayberk'in bacağından tutarak, üzerine çekti biraz daha ve kalçasını avuçladı. Ayberk kaşlarını çatarak ayrıldı öpmeye doyamadığı dudaklardan.
"Ne harika bir uyandırılma şekli." Gülücük saçıyordu yüzü Uras'ın, Ayberk'in aksine. Ayberk bunu fark edince iç çekti. Acaba bu sabah neye sinirlenmişti yine? Sormaya korkuyordu ama soracaktı. Sormazsa daha da büyüyecekti sorun, biliyordu. "Günaydın bebeğim." Sırtını yasladı yatak başlığına ve çekti onu kucağına. Ayberk çekildiği için elinde ki yastığı düşürdü istemsizce. "Bu sabah neye sinirlendin , söyle bakalım?" Kızmak yerine aşkla bakıyordu ona. Tuhaf bir şekilde seviyordu onun bu kafasında kurmalarını. Saf, çocuk kalbi bir şeylere üzülüyor ve hemen hesap sormaya geliyordu. Uras en ufak bir kırgınlığın onun kalbinde bir an için bile barınmasını istemiyordu.
"Hıh." Başını diğer tarafa çevirdi.
"Çorak toprağımda çiçek açan sevgilim neye kızdı bakalım bu sabah? Yine ne yaptım da kırdım o güzel, pamuk kalbini?" Saçlarını okşamaya başladı şefkatle. Ayberk biraz yumuşar gibi oldu ve sonra ciddileşti. "Senden sonra uyandığım için mi?" Sorgulamaya başladı cevap gelmeyince. Ayberk olumsuzca baş salladı. "Açsın ve kahvaltı hazırlamamı mı istiyorsun?" Olumsuzca baş salladı. "Ne o zaman? Neden konuşmuyorsun inci tanem, gönül bahçemin en nadide çiçeği?" Ayberk ister istemez ruhuna dokunan kelimeler karşısında öfkesini devam ettirmek konusunda zorluk çekiyordu en son pes ederek gülmeye başladı.
"Beni çok güzel kandırıyorsun Uras!" Kollarını boynuna dolayarak, kucağına oturdu. Uras tehlikenin geçtiğini düşünerek rahat bir nefes alırken, Ayberk ense kökünden kavrayıp, çekiştirdi. Uras acı ile inilerken Ayberk öfkelendi.
"Neler oluyor Ayberk?" Bir yandan kurtulmaya çalışıyordu ondan.
"Neredeydin?!" Ses tonu çok ciddiydi.
"Buradaydım hayatım, senin yanında."
"Neredeydin şimdiye kadar dedim sana Uras?!" Daha güçlü çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHALLE ABİSİ
FanfictionBir mahalle abisi ile bir CEO'nun aşkını konu alan bu kitapta gidişat nasıl olacak hep birlikte keşfedelim.