Bölüm 15

714 43 60
                                    


Yoğun tempolu ve yorucu bir iş gününde Uras dur durak bilmeden çalışıyordu her zaman olduğu gibi. Evrakların arasına gömülmüş incelemeler ve gerekli düzenlemeler yapmakla meşguldü. Yoğunluktan başını kaşıyamadığı için yemek dahi yemeye vakit bulamıyordu. Saatini rutin olarak kontrol bile edemiyordu. Bundan şikayeti de yok gibi görünüyordu.

Ani başlayan yağmur camına belli bir hızla çarpmaya başladı. Kısa sürede şiddetini arttırarak sağanak haline geldi. Bu durum kısa süreliğini dikkatini cezbetse de işine aynı hızda geri döndü. Hayatı boyunca bildiği tek şeyi yapıyordu, çok çalışıyordu.

Aradan geçen uzun bir zamanın sonunda kapısı tıklatıldı. Başını işinden kaldırmadan içeri gelmesi için komut verdi.

"Gir." Kapı açıldığında içeri sekreter girdi.

"Uras bey, rahatsız ediyorum ancak Ayberk bey sizi görmeye geldi." 

"Gelsin." Dosyaya gömülü olduğu için başta algılayamasa da 'Ayberk' ismi şimşek gibi çarptı zihninde. Hızla başını kaldırdığında sekreter Ayberk'i içeri buyur etmiş, kendisi de çıkarken kapıyı kapatıyordu. Uras panikle ayağa kalktı. Onun burada ne işi vardı?

"Ofisin böyle bir yer demek." Elinde ki karton kutuyu Uras'ın dosyaları üzerine bırakıp, etrafta gezinmeye başladı. "Baya büyükmüş." Uras bir ona bir dosyaları üzerinde ki kutuya baktı.

"Hoş geldin." Kendisini onun yanında buldu. Kesinlikle onu görmeyi beklemiyordu.

"Valla zengin olduğunu biliyordum ama böylesini de tahmin etmedim. Ofisin bile bizim evden büyük." Gülerek arkasını döndüğünde göz göze geldi onunla. O esnada aralarında bir kıvılcım meydana gelince, Ayberk başını çevirdi diğer tarafa, getirdiği kutuya. Uras konuşmak , ona neden geldiğini sormak istiyordu ancak konuşmak onun için önceye nazaran daha da zor hale gelmişti. 

"Ayberk... bey." Bileğini kavradı. Bunu neden yaptığını dahi bilmiyordu. Ayberk de refleks olarak döndü ona.

"Annem sana yiyecek bir şeyler gönderdi." Bileğini kurtardı onun tutuşundan ve hiçbir şey yokmuş gibi masanın etrafında dolaşıp, Uras'ın koltuğunda oturdu. "Koltuğun da pek rahatmış. Çok yumuşak." Uras sessizce izliyordu onu, hareketlerini ve mimiklerini.

"Beğenmene sevindim." Yutkunarak yanına gitti. Eli sürekli ona doğru yönelmek istiyordu. Ancak durdurdu kendini.

"Soğumadan ye." Kutuyu işaret etti. "Hepsi hala sıcak." Ancak Uras'ın gördüğü tek şey kendisiydi. Elini istemsizce Ayberk'in saçlarına attı.

"Islandın mı?" Ayberk tepesinde dikilmiş, saçlarına dokunan bedene karşı çekilirken, ayağa kalktı. 

"Evet, biraz." Getirdiklerini çıkartmak için hamle yaptı. Uras'ın evrakları zarar görmesin diye toparlarken, Uras yeniden kavradı bileğini.

"Benimle gel." Peşi sıra onu çekiştirirken, Ayberk sessizce takip etti onu. 

Ofiste ki diğer kapıdan içeri girdiklerinde yatak odası ile karşılaştı Ayberk.

"Yatak odan da mı var?" Hayretle girdi içeri. Her şey çok normalmiş gibi gezinmeye başladı içeriyi. "Zevkli adamsın vesselam." Etrafa göz atarken Uras da dolaptan saç havlusu çıkarttı onun için. Ayberk ne olduğunu dahi anlamadan onun saçlarını kurulamaya başladı.

"Hasta olacaksın."

"Ben hallederim." Elinden almak istese de Uras izin vermedi. Ayberk ise biraz eğilerek kurulaması için ona yardımcı oldu. Nihayet kurulama işlemi bitince Ayberk özgürlüğünü geri kazandı. "Eyvallah, sağ olasın."

MAHALLE ABİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin