Bölüm 47

844 55 77
                                    


İpek neşeli bir şekilde babasıyla olan randevusuna hazırlanarak ayrıldı evden. Baba-kız vakit geçirmeyi çok özlemişti. Uzun zamandan sonra eski günlerde ki gibi olacakları için çok mutluydu.

Aracına binmiş Beşiktaş'a doğru yola çıkmıştı o bet trafiğe rağmen. Yine de mutluydu. Hiçbir şey keyfini kaçıramazdı. Özellikle yollardan geçen yakışıklı erkekler varken. İpek her seferinde birisine aşık olurken, bir sonrakini görünce ona aşık oluyordu. Böyle böyle bir gözü yolda bir gözü erkeklerde, bir şekilde kafeye ulaştı.

Aracını valeye (koruması) bırakıp, içeri girdi ve kendisini bekleyen babasına yöneldi.

"Bil bakalım ben kimim?" Elleriyle gözlerini kapattı adamın. Adam da düşünür gibi yaptı.

"Marilyn Monroe olabilir mi?" İpek kıkırdadı.

"Hayır değil, bilemedin. Bir kere daha tahmin et."

"O zaman... Banu Alkan."

"Of baba ya , Banu Alkan ne? Benim ben, kızın İpek!" Sitem ederek oturdu masaya.

"Ben de diyorum hangi yıldız bu? Bir sürü  yıldızın arasından en güzelini, en büyük ve en parlak olanını bilememişim. Görüyor musun bak?" İpek bu jest karşısında aptalca sırıttı.

"Ya babiş!" Şımarık küçük bir kız gibiydi.

"Nasılsın benim güzel prensesim?"

"Çok iyiyim baba. Şirketi öğrenmeye çalışıyorum işte."

"Öyle mi? Aferin benim akıllı kızıma. Abine yardımcı olmak istemen çok harika bir karar."

"Aman baba ya. Hiçbir şey yaptırmıyor ki! Ayberk de öğrenmiş nasıl öğrendiyse birlikte her şeyi hallediyorlar. Ben de Ahsen hanımla fal kapatıyorum anca." Somurttu.

"Bak sen benim şu damada." Keyifle güldü. O gülünce İpek'in aklına bir soru takıldı. Babası da fark etti bunu. "Hayrola kızım, aklına takılan bir şey mi var?"

"Evet. Sana bir şey sormak istiyorum baba." Gülüşü yerini ciddiyete bırakınca adam şaşırdı.

"Sor bakalım. Prensesimin güzel gülüşünü yok eden o soru neymiş görelim ve icabına bakalım. Öyle değil mi?" Şefkatle sıktı yanağını. İpek hafif tebessüm ettikten sonra sordu sorusunu.

"Abimle Ayberk'in ilişkisine neden izin verdin baba? Ben çok tepki göstereceğinizi düşünüyordum. Annem de sen de... çok sıcak bakmıyorsunuz sanıyordum." Cemil sessizleşti bir süre. Bu konunun açılmasından duyduğu rahatsızlık belliydi. İpek de fark etti bunu. "Eğer cevap vermek istemiyorsan sorun değil baba. Eminim geçerli bir sebebin vardır." Konuyu toparlamak istedi.

"Evet, çok geçerli bir sebebim var kızım." Düşünceli görünüyordu. "Bundan yıllar yıllar önceydi. Ben daha 15-16 yaşlarında genç ve yakışıklı bir delikanlıyım." İpek merakla ve hayranlıkla dinliyordu onu. "Bir çocuk vardı. Kimse pek yaklaşmaz ya da konuşmazdı onunla. Bir kabahati vardı belliydi ama kimse tek kelime de etmiyordu. Benim de bir sürü arkadaşım var tabi o dönem, zengin olunca." Bunu büyük bir utançla söyledi adam. "Onun ise besbelli yoktu." Yutkundu. "Her neyse." Konuyu toparlamak istedi yoksa ağlayabilirdi hemen. "O çocukla ben arkadaş olmaya karar verdim. Birçok insan bana kızsa da zengin olduğum için gidemediler yanımdan. Bir tek o kalmak istemedi benimle. Parama rağmen, parası olmamasına rağmen..." Kelimeler tıkanıyordu boğazında. "Ama ben arkadaş olmak istiyordum. Sorunu her ne ise paramla çözerim sanıyordum... aptaldım." Acı acı güldü kendisine. İpek yaşlı gözlerle elini tuttu babasının. Onu ilk kez böyle görüyordu.

MAHALLE ABİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin