Bölüm 36

688 52 91
                                    


Düğün gününe günler kala İpek annesinin zoruyla gelinlik provasında annesinin seçtiği gelinliğin üzerine göre ölçülerinin alınmasına izin veriyordu.

"Kusursuz olmasını istiyorum. Harikulade görünmeli." Gururlu bir şekilde konuşuyordu. İpek ise üzgündü.

"Gelin hanım gergin sanırım." Çalışanlar neden yüzünün asık olduğunu anlamıyordu.

"Çok stresli işler, normaldir." Annesi durumu kontrol altına almaya çalıştı her zaman ki gibi. Gözleri ile İpek'e ölümcül bakışlar atarken bir yandan gülümsüyordu.

"Eller yukarı!" Aniden içeri giren bir grup erkekle çığlık çığlığa yere yattı herkes. "Bu bir soygundur."

"P-Paraların hepsi kasada. Ne olur bize zarar vermeyin!" Görevli korkula işaret etti kasanın yerini.

"Bana ne be senin parandan. Biz gelini çalmaya geldik." İpek'in elinden tuttu. "Gel kız, resmi olarak bu düğün gerçekleşemez. Gelin olmadan düğün de olamaz çünkü." İpekle birlikte ayrıldı dükkandan.

"Oh yes! No düğün, no bride!"

"Gidelim!" Diğeri uzun boylu sarışın olanı çekiştiriyordu.

"Gelin hadi!" Dışarıdaki seslendi içeride kalan ikiliye.

"Yeah, gelin! Biz aldık gelin, siz gelin yok!"

"Tamam hadi abartma. Gidelim!"

"Gelinsenize lan!" Öbürü sinirle bağırdı.

"Yeah gelin biz, biz gelin. No düğün , tamam?" İçeridekiler şaşkınlıkla onları izlerken dışarıda ki sağlam bir küfür etti.

"Plana neden onu da dahil ettik ki?! Bir çuval inciri berbat etti!" İpek'in annesi Pınar ayaklandı. Topuklu sesi kulakları sağır eder türdendi.

"Buna gerçekten inanamıyorum." Kolları göğsünde küçümser bir ifade takındı yüzüne. "Bakıyorum da böyle tam Daltonlara benzemişsiniz."

"Ah be yakalandık."

"Siz iki aptal yüzünden. Bela ettin şu gavuru başımıza."

"Katılmasına izin veren sendin, ben değil." Tepki gösterdi ona.

"Oğlumun oyuncağı ve kızımın iki belalısı, sizi nasıl tanımazdım? Bu mümkün mü?"

"Madem öyle, çıkarın maskeleri." Hepsi teker teker çıkardı. James çıkartınca kadınlar baygınlık geçirdiler. Yakışıklılığı sayesinde nutukları tutuldu.

"Tiyatronuz ne hoş, hiç beğenmedim." İğneleyici olmaya devam etti.

"Oğlunun oyuncağı değilim ama dilersem seni parmağımda oynatabilirim yaşlı moruk." Kadın kaşlarını çattı yine.

"Kime saygı duyman gerektiğini unutuyorsun."

"Valla bayrağıma ve milletime saygısızlık yaptığımı düşünmüyorum." Diklendi.

"Terbiyesiz."

"Geçen gün Uras seni kurtardı ama bu kez savunmasızsın yaşlı moruk. Kimse alamaz seni elimden." Kadının üstüne doğru yürürken anne terliği yedi başına, tam on ikiden.

"Kadına el kaldırırsan , o eli ne yaparım biliyorsun." Neşe belirdi.

"Anne ya!" Başını ovaladı acıyla.

"Getir çabuk terliğimi, ayaklarım üşüyor."

"Sen niye terlikle geldin ki?" Tek ayağında terlik ötekinde çorap yere basan annesine götürdü terliğini ve giydirdi.

MAHALLE ABİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin