Feyyaz yorgun bir haftanın sonunda daha kendisinden geçmiş bir halde eve dönerken düşüncelere dalmadan edemiyordu. Ölene dek boynunda ki bu kravatla millete kölelik mi yapacaktı? İş yerinde ki adaletsizlik ve mobbing hiç mi son bulmayacaktı? Konudan haberdar olmasa bile yine de günah keçisi seçilmeye devam mı edecekti?
Otoparkın yanından geçerken park halinde ki lüks araçlara baktı. Onlar da insandı, kendisi de... Onlar da çok çalışıyordu kendisi de... Yine de başarılı olamıyordu onlar gibi. Para kazanamıyordu. Cebinden telefonunu çıkartıp banka hesabına baktı. Bu ayda kenara atmak mümkün olmamıştı. Telefonu cebine koyup, derin bir iç çekti başını göğe kaldırarak. Olduğu yerde durdu. Biraz durup dinlenmeye, nefes almaya ihtiyacı vardı.
"Neye bakıyorsun?" Nereden geldiğini bilmediği sesten ötürü irkilerek etrafına bakındı hemen. "Korkuttum mu?" Işıl ışıl gözleriyle kendisine gülümseyen gençle karşılaştı.
"Hayır... Dalmışım sadece."
"Dertli görünüyordun. Bir sorun mu var?" İlgiyle sordu.
"Yok, öylesine." Geçiştirdi Feyyaz.
"Ben de acaba beni görmezden gelebilmek için havaya baktığını düşünmüştüm." Güldü. Feyyaz ise anlamadı neden böyle düşündüğünü.
"Neden öyle bir şey söyledin şimdi?"
"Bilmem." Ellerini cebine daldırıp, omuz silkti. "O günden beri dükkanıma hiç gelmediğin için sanırım." Yüzü düştü biraz. Feyyaz bunun farkında bile değildi.
"Çok yoğun bir haftaydı. Bunun için üzgünüm. Niyetim bu değildi yani. Gerçekten." Panikledi. Gerçeği söylese bile yalan söylüyor gibi hissediyordu. "Bana o gün çok yardım ettin. Seni neden görmezden geleyim ki?"
"Bilmem." Ayağıyla yere daire çiziyordu. "Belki akşam yemeğine çıkmak istememiş olabilirsin... İki erkek baş başa falan ya hani."
"Yok canım, öyle şey mi olur? O benim tamamen aklımdan çıkmış. Sözümün arkasındayım."
"Öyle olsun bakalım." Gülümsedi yeniden. "O halde, ne zaman gidiyoruz?"
"Hafta sonu senin için uygun mu? Hata içi çalışıyorum malum." Genç düşündü bir süre.
"Olur! Yarın akşam yapalım hatta. Uygun mu?" Feyyaz bu kadar çabuk olmasını beklemiyordu. Hesabında ki para belliydi. Bu ay yemek ısmarlamak onu epey dara sokardı. Yine de genci reddedemezdi. Bir şekilde üstesinden gelmek zorundaydı.
"Tabii, olur. Yarın akşam gidelim."
"Harika! Süper bir yer biliyorum!"
"Ö-Öyle mi? Neresi?" Gerildi Feyyaz. En azından mekanı kendisi seçebilseydi, ödemeyi de ona göre ayarlayabilirdi.
"Adresi sana mesaj atarım." Keyfi yerinde görünüyordu. "Ama numaralarımız birbirimiz de yok." Telefonunu uzattı. Feyyaz bir ona bir telefona baktı. Son model, oldukça yeniydi. Gülümseyerek telefonu eline alarak yazdı numarasını.
"Feyyaz Yılmaz diye kaybettim. Haberin olsun."
"Tamam. Ben hallederim onu." Sevinçliydi genç. "Çaldırıyorum." Feyyaz cebine gelen aramayı reddedip, kaydetti.
"Tamamdır , hallettim."
"Ne diye kaydettin?" Merakla telefona bakıyordu. Feyyaz gerildi.
"Haklısın ismini soy ismini sormadım." Gencin yüzü düştü.
"İsmimi söylemiştim zaten. Unuttun mu?" Feyyaz kötü hissetti kendini. İlk tanıştıkları gün yaka kartında isminin yazdığını hatırlıyordu. Ancak ismi hatırlayamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHALLE ABİSİ
FanfictionBir mahalle abisi ile bir CEO'nun aşkını konu alan bu kitapta gidişat nasıl olacak hep birlikte keşfedelim.