Feyyaz Londra'ya alışma sürecinde iken, her fırsatta Özgür ile baş başa vakit geçirmeye çalışıyordu. Her sabah birbirinden leziz kahvelerle açıyordu gözlerini ancak ne yazık ki onu göremeden gidiyordu Özgür, derse geç kalmamak için. Biraz burukluk hissetse de, gülümseyerek kalkıyordu yataktan. Elini yüzünü yıkayıp, aşkla hazırlanan kahvesini alıyordu eline. Kokusundan bile ne kadar lezzetli olduğunu anlayabilirken, kahvesini yudumlamaya başlıyordu her sabah olduğu gibi bu sabah da.
Adımlarını odaya yönlendirip, dolaptan takım seçti kendisi için. Eskiden olsa kalitesizlikten ya da yıpranmışlıktan dolayı seçemezken, şimdi hepsinin güzelliğiyle büyülendiği için seçim yapamıyordu.
Elini takımlar arasında gezdirirken, lacivert bir takımın üstüne yapıştırılmış ve not buldu.
"Bu takım sana çok yakışıyor." Notu inceledi keyifle. "Kalp de çizmiş şapşal." Öpücük kondurdu nota ve çevirdi arkasını. "Senden önce ben öptüm." Gülerek okudu notu. "Bir de dil çıkartan surat yapmış. Bak sen şuna." Yalandan çattı kaşlarını. "O halde bugün ne giyeceğimi de seçtiğime göre, duş alabilirim." Kahvenin kalanını tepesine dikip suyun altına attı kendisini.
Özgürle olmayı çok seviyordu. Yapmak zorunda olmasa da böyle küçük şeyler yaptığında bile çok mutlu oluyordu. En ufak şeylere olan dikkatini hep taktir ediyordu. Farkında olmadan Feyyaz'ın hayatını daha da kolay hale getiriyordu. Ve bunu hiçbir karşılık beklemeden yapıyordu... gerçi birkaç tur daha fazla yapabilmek için arada kullandığı da olmuyor değildi tabi.
Kolay kolay tatmin olmuyordu. Genç olduğu için enerjisi de yüksekti. Bıraksak günlerce devam edebilecek kadar istekli görünüyordu Feyyaz'ın gözünde. Yine de şikayeti yoktu. Başta zor gelse de, zamanla daha da çok alışıyordu. Hala ilk sekslerini hatırlamadan edemiyordu Feyyaz.
Bir anlık bir buhranla onu görmek istemiş ve kendisini Londra sokaklarında bulmuştu. O gün İpek zorlamamış olsa, belki hala annesinin dizinin dibinde oturan o oğlan olabilirdi. Bu düşünce nedense rahatsız etti onu. İpek'e minnet borçluydu. Onun sayesinde bir şekilde cesareti yerine gelmiş ve en başından beri istediği adama sahip olabilmişti.
Yaş sadece bir rakamdan ibaretti. Şimdi ikisi de gençti ama elbet yaşlanacaklardı. Ne kadar ömürleri vardı o bile belli değildi. Hal böyleyken bilmiyordu neden endişe etmişti, korkmuştu yıllar yılı. Geçmişe dönüp baktığında nice insanı reddettiğini hatırladı bu sebeple. Zincirlerini nihayet kıramasaydı da, biliyordu ki ölene dek yalnız kalacaktı.
Geçmişte çok hataları vardı ama hepsini telafi etmek için çok çalışacaktı. Annesi affetmiş görünüyordu ama babasından haber alamıyordu epeydir. Onun için de çok üzgün hissediyordu. Ne olursa olsun onu büyütmüş ve bakmıştı. Böyle bir sonu hak etmiyordu. Yine de elinden bir şey gelmezdi, biliyordu.
Köklerinden zincire vurulmuş bir ağaç nice fırtınalara rağmen ayakta kalabilirdi, biliyordu. Bunu yaşayarak öğrenmişti en acı şekliyle.
Suyu kapatarak ayrıldı banyodan. Bir ya6ndan kurulanırken bir yandan dişlerini fırçalıyor ve bakımını yapıyordu. İşe geç kalmayı hiç sevmezdi, hep dakik olmuştu.
"7:35." Gözü saate takıldı. "Birazdan resim at diye darlamaya başlar." Bakımını da bitirip, saçlarını kurulamaya başladı. Saçlarına şekil de verdikten sonra giyinmek üzere odaya gittiğinde beklediği o kutsal mesaj bildirimi düştü telefonuna. Büyük bir mutlulukla tıkladı bildirime. "Şapşik ya." Telefonu yatağın üstüne atıp, seçili lacivert takımı giyinmeye koyuldu.
Sabırsız sevgilisi üst üste ısrarlı mesajlar gönderiyordu beklendik üzere. Hepsine alışmıştı, hoşuna gidiyordu.
"Tamam be, patlama." Gömleğinin birkaç düğmesini açık bıraktıktan sonra, kol manşetlerini de ilikleyip ceketini geçirdi üzerine. Telefonu ile ayna karşısına geçerek, resim atmaya başladı ona. Birkaç boydan resim attıktan sonra selfie çekindi birkaç tane. Özgürden mesajlar hiç gecikmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHALLE ABİSİ
Fiksi PenggemarBir mahalle abisi ile bir CEO'nun aşkını konu alan bu kitapta gidişat nasıl olacak hep birlikte keşfedelim.