"Saat üç olmuş, resimler buruşmuş, karlar erirken saçlarımda. Sen hep güzelsin, benimse içtiğim her bir damla yaralarıma vurmuş..."
Yıllar sonra aynı şarkıyı dinlerken, aynı söğüdü penceremin kenarından izliyordum.
Yaz ayının canlılığında hayat bulmuş ağaç, sonbahar ve kış geldiğinde yavaşça ölecekti ve ilkbaharda yeniden doğacaktı. Yaşam döngüsüydü, doğmak için ölmek gerekiyordu.
Bir zamanlar evden çok uzaktım. Her gece evinin düşüyle uyuyan ve yollarda harcanan ömrüyle tek bir amaca hizmet eden, evinin hayaliyle şarkılar söyleyen bir ozan gibi.
Sayfalarda dans eden kelimeler, tarihin bilinmeyen zamanlarında, bilinmeyen insanlarıyla, bilinmez bir geçmişle tek bir geleceği anlatıyordu. Evinden nedeni bilinmez bir şekilde uzaklaşmış, yollarda birçok güçlükle karşılaşmış ve usulca evine gitmek üzere olan, tekinsiz yollarda evinin düşüyle devam eden görünmez bir kahraman.
Kahraman olmak şehri kurtarmak mıydı yoksa bir ideal uğruna dünyayı değiştirmek miydi?
Kimisi bir orduyu yok ederek kahraman olurdu, kimisi peleriniyle gökyüzünde süzülürken, ancak öyle kahramanlar vardı ki sessizliğin karanlık köşesinde hayat varmış gibi sinmiş, nokta kadar küçülüp silinmenin ucunda var olmaktan çok uzak kadar bilinmezken.
Akhiellus yılların harcadığı kırılmış gri heykellerde bir komutan ve kahramandı, ancak bilinmeyen zamanda bilinmeyen kimseler büyük birer kahramandı.
Herkes kahraman olmak isterdi ama kimse kahraman olacak kadar cesaretli değildi.
Kimi göğsünde kahramanlığının küçük zaferi olan apoletlerle dimdik dururken kimisi başı öne eğik, melankolik ifadesiyle görünmeyen kahramanlar oluyordu.
Bir kahramanın düşünü okurken, duvarlardaki gölgeler acımadan bana gerçeği söylüyordu: "Bir kahramanın düşünde yaşıyorsun, ancak kahraman değilsin. Sen kötüsün. "
İnkar etmeyecektim. En güzel his ve en büyük kahramanlık başkası uğruna kendini feda etmekti. Bir başkasının gözlerindeki parıltı, dudaklarındaki gülüş ve yüreğinde çırpınan mutluluk için kendini feda etmek.
Seçtiğim yolda yalnızca kendimi feda etmiştim ve başkalarının mutluluğunu da beraberimde götürmüştüm. Ellerimdeki mutluluk yığınlarını kullanmamıştım, kendimi ve başkalarını cezalandırmıştım.
Ancak yıllar sonra yeniden başlama fırsatını vermişti. Evimdeydim.
-
Sarhoş haliyle aniden gelen ilham perilerinin eseri oldu. Ancak hala bir türlü içime sinmedi, hala yazarken sıkıntı çekiyorum bu yüzden yeni bölümün geliş süresi uzayabilir, şayet öyle bir şey olursa gerekli duyuruyu yapacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞKASI
General FictionDoğukan Arınç Balcı. Dünyasını, bize yaşamı anımsatan bütün canlı renklerden soyutlamış ve en az kendisi kadar hissiz bir hayat olan griyi yaşıyordu, dünyasında ona ait tek renk, griydi. Tehditkar, sert, hükmedici ve çekici görünümünün ardında...