Bölüm 39: "YOLDAŞ"

2.2K 81 93
                                    

Bölüm şarkısı: Asking Alexandria - Gone

-

Babalar ve kızları.

Bir kız çocuğunun yıllara merdiven gibi attığı ruhu zamana tırmanıp bir kadının olgunluğuna eriştiğinde bile görüntüsündeki o kabuğu kırıp içindeki hisleri yakacak türden düşünceler babaların kırıcılığına aitti.

Halk için kahramanlar, kurtarıcılar her neyse bir kız çocuğu için babalar da öyleydi. İlk kez düştüğünde kanayan dizine yara bandı yapıştıran bir baba küçük kızı için pelerinsiz bir kahramandı ya da küçük kızı olması gerektiği kişi olmadığında babanın o iri ellerinden suratına inen o tokadın imzası oluyordu hayal kırıklığı.

Hayal kırıklığı her zaman tokat olmuyordu, tokattan farksız bir şekilde yüzüme çarpıp yüreğimi parçalayan sözcüklerin yabancı nefesleri de hayal kırıklığıydı.

Babalar her zaman iyi değildi. Bazı kızlara göre ayaklı cüzdandı, bazı kızlara göre yürüyen hayal kırıklıklarıydı, bazı kızlar yüzüne bakmaya katlanamazdı, bazılarına ise şiddet görmek o kadar normal gelmişti ki kendine vuranı sahiplenen kum torbasının boşluğu vardı üzerinde.

Benim için baba, tarihin yazdığı ya da gömdüğü bütün kahramanlardan yüceydi.

Hayat babalar konusunda hiçbir zaman adil olmuyordu. Mükemmel bir baba her kız çocuğuna rast gelmiyordu, her kız çocuğu düştüğünde onu kaldıracak bir babaya sahip olmuyordu.

Babalar ve babalar. Hem zehir, hem de panzehir oluyorlardı.

Oğlan çocukları başına buyruktu ama kız çocuklarını duygularını kullanmaya iten ve yaratılıştan gelen bir sebep vardı. İşte bu yüzden çoğu kız çocuğu kahramanının aslında bir kahraman olmadığını görünce büyük bir hayal kırıklığı yaşardı.

"Yaralar acıtmaz bir kez kanadıktan sonra, yaralar hep geçer baba, oysa kelimeler daima incitir."

Benim babam kahramandı, yalanlarıyla beni hayal kırıklığında boğarken, benim babam kahramandı, dört yılın ardından beni kollarına kabul ederek yaşattığı hayal kırıklığını yok ederken.

Dudaklar. Dudakları. Eğer o kadar huysuz bir üç saat geçirmesem ona karşılık verirdim. Dirseklerimle omuzlarına sertçe vurdum ve sorgulayan bakışlarına karşılık huysuzlukla baktım.

"Çıkar şunu," bileklerime bağladığı kravatını işaret ettim. "Hemen çıkar şunu."

Huzursuzluğum ve asabiyetim sabrını yeterince sınamıştı, ona göre yatakta belli kurallar vardı, o anın dışında bir şey düşünmek yasak, başka bir erkeği düşünmek yasak, sorgulamak yasak. Yatağındaki kadınların başka erkekleri hayal etmesine sinirlenirdi ama aynısını kendisi yapıyordu, başka kadınların içinde beni düşlüyordu, en azından Alpagu'nun söylediği buydu.

Sessizce kravatı çıkarırken bileklerimi yatağın başlığından çektim ve altından kalkarak ona arkamı dönüp odanın içinde yürüdüm.

"Bir daha sakın tuhaf fantezilerini üstümde deneme."

O tuhaf fantezileri berbat sayılmazdı, sadece nereye saldıracağımı bilmediğim için ona böyle davranıyordum. Kollarımı birbirine dolamadan önce ellerimi ovdum, bir miktar canımı yakıyordu ama bunu kasıtlı yapmadığını biliyordum.

"Bana sikik sikik davranma," diye sesini yükseltti. Kırk yılda bir gelen sekiz saat uyuma isteğini gerçekleştirdiği gibi anormal mutlu uyanmıştı ama onu huzursuz etmiştim. "Sorunun ne kızım senin?" Sesi daha da yükseldi, gözlerimi kapattım, ne diyebilirdim ki? Ortada bir sebep yokken kötü davranıyordum. "Fantezilerle sorunun olmadığı çok açık, dün gayet mutluydun."

BAŞKASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin