Bölüm şarkısı: Sky Ferreira - Night Time My Time
-
Kalbim umutsuzca göğüs kafesimin altında çırpınıyordu. Belki bir şeyler hissetmek için, belki hissizliğe gömülmek için.
Ve yeniden hayaletler.
Suyun sesleri, insanların mutlu çığlıkları, tik tak sesleri, o bikiniyi giyebilmek için vücuduna türlü eziyet çektirmiş kızlar, dudaklardan çıkıp birbirine karışarak gürültüye dönüşmüş sözcükler, büyük beklentilerle dolu bakışlar. Ve suyun ardına gizlenmiş anılarla dolu hayaletlerin sıcaklıktan yoksun iğrenç gülüşü.
Hayaletlere inanırdım. Soğuk bir anının ensesinden düşen ürkünç bir histi, bir zamanlar aramızda olanlar artık sadece bir hatıra ve bir anının arasında sıkışan ayrıntılardı, siyahla beyaz arasındaki lanetli grilerdi. Uğursuz mavinin bulaştığı karanlık gecelerde duvarlarda gezinen hayaletlerdi bir zamanlar sevdiklerim.
Git gide sona yaklaştıkça, her şeyin başına da yaklaşıyordum ve bu acıtıyordu. Bıçağın ensesine düşmüş suçluluk duygusu kanıyordu, kurtulmak için bir yolunu arıyordum ama bulamıyordum. Suçluluk kirli ellerini sıska vücuduma dolayıp bütün hislerden arındırarak kana boyanmış anılarımı hatırlatıyordu, elimde her şey varken hiçbir şey yapmamış olmanın bedellerini ödüyordum.
Kan. Güzel bir rüyayı kabusa çeviren kırmızı sıvıydı, rüyalarım kadar kutsal bir şeye saygısızlık ederek kırmızıya boyadığı için kandan nefret etmeliydim belki.
Kelebekler kana boyanmıştı, rüyalar kan kokan kabuslardı, bir zamanlar sevdiklerimin ellerinde kanın izleri vardı ama en kötüsü de duvara ve parke zemine sıçradıktan sonra ellerimde gördüğüm kandı.
"Şampiyon burada," diye bağırdı Sena, Burçin'e. "Yüz hadi!" Sena'nın fikrine uyup bir grup arkadaşla yüzmeye gelmemeliydim. Bana hatırlatılmaması gereken her şeyi hatırlatıyordu, yanlıştı.
Beni övüyordu ve bu lise yıllarımda okuluma yüzme olimpiyatlarında ciddi başarılar kazandırdığım için sürekli bana şampiyon denildiğini hatırlatıyordu. Ve bana ilgiden başım dönmüş vaziyette sadece kibirden boğulduğum dönemi anımsatıyordu.
Uzun zamandır yüzmemiştim, tereddütle güneş ışığını içine hapsedip parıldayan suya baktım. Bir zamanlar ait olduğum yerdi, olimpik havuzlar. Yüzmek beni mutlu ederdi, suyu tenimde hissetmek ve o hissin iliklerime işlemesi, asla boğulmaktan tereddüt etmezdim.
"Sena senin gerçek bir şampiyon olduğunu söyledi." dedi Burçin gülümseyerek. "Yoksa yalan mı? Şampiyon değil misin?"
Gözlerim havuzun mavi taş işlemelerine kaydı, yüzmek istediğim söylenemezdi, bir zamanlar en sevdiğim şey olsa da artık beni ürkütür olmuştu. Bakışlarım tekrar Burçin'e döndü. "Neye inanmak istersen inan."
Sena bana hayıflanarak tek eliyle çıplak bacağına vurdu ve bana cesaret vermek ister gibi bağırdı. "Doğduğun günden beri yüzersin sen. Şaka mısın?"
Evet, şakaydı. Her şey kocaman bir şakaydı. Şampiyon olduğumu haykırarak bana bir madalyon vermişlerdi ve bir parti düzenlemişlerdi ama o şampiyon sıfatının ardında yetersizdim, yüreğim yetersiz olmakla çırpınıyordu ama zihnim o sıfatı kabul ediyordu. Yıllar sonra anlıyordum ki zihnimi git gide yitirerek yüreğime teslim oluyordum, şampiyon değildim.
Sena pes ederek su kaydıraklarına gitti, Burçin ve Semra da onu takip etti, oyunbozanlık ettiğimin farkındaydım ama son zamanlarda kanla ilgili anımsadıklarımı bilselerdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞKASI
Genel KurguDoğukan Arınç Balcı. Dünyasını, bize yaşamı anımsatan bütün canlı renklerden soyutlamış ve en az kendisi kadar hissiz bir hayat olan griyi yaşıyordu, dünyasında ona ait tek renk, griydi. Tehditkar, sert, hükmedici ve çekici görünümünün ardında...