Herkese merhaba. Öncelikle 20 Kasım'a yetişirse 57 ve 58. bölümler yayınlanacaktır, final bölümler zaten. Bu bölüm final öncesi olduğu için tam olarak algılayıp yazamadım, şu an aşırı şaşkın durumdayım. Duygularımı tarif edemiyorum, kafam çok karışık, şu 44. bölüm sonrasını silip bir daha farklı bir şekilde yazmak istiyorum, artık kurtarılacak bir şey kalmadı, sadece size söyleyeceğim şok edecek bir finalin olduğu. Alevler üzerimizde ve biz hala kül olmadık.
-
Bir çocuğun hayallerini yıkmak kadar kötü olan tek şey ona gerçek bildiği şeylerin yalan olduğunu söylemekti.
Doğduğunda gördüğü ilk yüz, söylediği ilk kelime benim adım olan ve beni annesi sanan oğlan çocuğuna bakarken bütün kelimeler anlamını yitirmişti.
"Ben..." dedim ve duraksadım. Annesinin ben olmadığımı söylediğimde kalbi kırılacak mıydı yoksa annesini asla tanıyamayacağı için üzülecek miydi? O sırada bize yaklaşan ayak sesleri duraksamamı sağladı, tepeme dikilen bir Yüksel Balcı vardı ve bana nefretle bakıyordu.
"Annemi buldum," dedi Anıl sakince ona bakarken, elleriyle beni işaret etti. "Annem burada."
Anıl'ı o kadar hızlı kaldırdı ki şaşkına uğradım. "Seni kurtardığı için kendisine teşekkür ederim ama onun seninle ya da babanla konuşmaya hakkı yok, gidiyoruz Anıl." Hızla yürümeye başladığında insanların bize baktığını fark ettim, ayağa kalktım ve peşinden yürüdüm.
Lunaparkın çıkışına o kadar hızlı yürümüştü ki koşmak zorunda kalmıştım, ona dokunacak kadar yaklaştığımda, "Senin de bana böyle davranmaya hakkın yok!" diye bağırdım ve sadece bir saniye duraksadı, arkasını bana döndüğünde yüzündeki nefret o kadar büyük bir ustalıkla şekillenmişti ki beni korkutmuştu.
"Sana her şekilde davranma hakkım var!" diye bağırdı ve Anıl'ın elini bıraktı. "O kadın ortaya çıktığında gerektiği gibi davrandığını sandın ama sadece kolay yola gittin çünkü birini sevseydin uğruna savaşırdın."
"Senin savaşma şeklin Jacqueline'in ölümüne sebep olarak büyüttüğün çocuklardan nefret etmek miydi?" derken sesimin yükselmemesine dikkat ettim ve o an bana tokat atacağını düşündüm ama sadece nefreti kabarmıştı, gözlerimle Anıl'ı işaret ettim, boş boş ikimize bakıyordu. "Onun iyi olması benim ilişkimden daha önemliydi."
"Tabii ki," dedi dalga geçer gibi başını sallarken. "İlişkiniz bittiğinde henüz bir ay olmadan başka biriyle evlendin ve ondan hamile kalıp aile yemeğimize o şekilde geldin. Daha ne kadar saygısızlık yapabilirdin? Sence oğlum senin mutluluğunu görmekten mutlu muydu? Ve bir şeylerin düzeleceğine inandırdıktan sonra onu terk ettin, beş yıldır neredeydin? Senin İtalyan sevgililerinle ilişkin varken o paramparçaydı ve sen bunu bilerek gittin. Bencillik ettin ve şimdi onunla ilgili hiçbir şeye hakkın yok!"
Saçlarımı ellerimin arasına geçirdim ve ona bakarken kendimi sakinleştirmeye çalıştım. "Neden her şeyi bırakıp gittiğimi bilmiyorsun ve beni yargılayamazsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞKASI
General FictionDoğukan Arınç Balcı. Dünyasını, bize yaşamı anımsatan bütün canlı renklerden soyutlamış ve en az kendisi kadar hissiz bir hayat olan griyi yaşıyordu, dünyasında ona ait tek renk, griydi. Tehditkar, sert, hükmedici ve çekici görünümünün ardında...