Herkese merhaba veya hoşça kal. 57. Gerçekten benim için en zor şey. Her şeyi bizzat hissederek yazdım. Her şeyi hissettim ve bu benim içimdeki acıyla da birleşti. Bu yüzden iki haftada zor tamamladım bu bölümü, Ayça'yla hiç bu kadar iç içe olmamıştık ve beni mahvetse de bölümde iyi bir iş çıkardığımı düşünüyorum.
Geçen 20 Kasım'da sizlere çok güzel Jacqueline feykini atmıştım şaşkın mesajlara çok gülmüştüm eğlenceli bir gün olmuştu fakat bu 20 Kasım'da bu kitabı bitirmek canımı çok yakıyor. Finali 20 Kasım'da yayınlamak düşüncesindeyim, 20 Kasım lanetini bilirsiniz. Biz asla 20 Kasım'da doğum günü kutlamayız, birisinin anısına saygısızlık etmemek için. Zaten o güne yetişir mi emin değilim, son bölümle boş boş bakıştık, inanın bir harfe parmağım değmedi, yazamadım. Eğer bitirirsem duyuruları profilimden yapıyorum.
-
Bölüm şarkısı: Motionless In White-Sinematic (Acoustic)
"Vücudunu soy, kafama doğru tut çünkü biliyorsun eğer kapıyı çalarsan seni her zaman içeri alacağım. Uzun zamandır öyle uyuşuğum ki nasıl hissedileceğini unuttum. Yani artık bu kalbimi kıracaksa da umurumda değil. Bana beni asla incitmeyeceğini söyledin şimdi elimizde kalan tek şey bu. Beni kendimden kurtarman gerekiyordu. Seni dışarıda tutmak için ördüğüm duvar tozlara ufalandı ve umarım gördüğün her şey sana bizi hatırlatır. Uzun süredir ölüydüm neyin gerçek olduğunu unuttum. Beni hiç sevmediğini söyledin ama bak biri ne kadar derin aşık olabiliyor. Şimdi gökyüzü ateş altında ve biz uyanık yatıyoruz. Bu hatayı yapmaktan başka bir çare yoktu."
-
-
Yağmur beni daima ürkütürdü.
Hayatımın yükleri gökyüzünde toplanmış, Tanrı bana kızmış ve düşen her damla üzerime hayatımı yıkıyormuş, yağmurun yüzümü kırbaçlıyormuş gibi şiddetlenince içimi parçalıyormuş hissi verirdi. Bir yağmur damlası insanların bana veremediği pes etmişliği verirdi.
İnsanlar en şiddetli duyguların yağmur sırasında olduğunu söylerdi ama ben yağmur sonrası ortada kalan harabelerin duygularından daha şiddetlisini görmemiştim. Bugün yağmur sonrasında harabelere kulaklarımı uzattığımda harabelerin ölüm sessizliğine büründüğünü duyabiliyordum, sessizlik hiçbir zaman iyi bir şey değildi.
Kendi ruhuma kulak kabarttığımda ruhumdaki kafesin kilidinin çıkardığı sesleri duyabiliyordum, parmaklarım paslı kilitte geziniyor ve eskimişliğin tadını parmaklarımda hissedebiliyordum, paslı kilit ve paslı parmaklıklara değen ellerim vazgeçmişliğin sesini çıkarıyordu.
Omuzlarıma sıcak bir kumaşın değdiğini hissettiğimde başımı çevirdim ve iri ellerin bana kahve kupası uzattığını gördüm, gülümseyerek kahve kupasını iki elime aldım ve yanıma oturmasını izledim, kendisine bir sigara çıkardı. "Sessizlik seslerin en ürkütücüsü," dedi çakmağıyla sigarasını yakarken. "Sessizlik öyle bir şey ki bir zaman sonra kalbini kıracak bir ses duymayı istiyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞKASI
General FictionDoğukan Arınç Balcı. Dünyasını, bize yaşamı anımsatan bütün canlı renklerden soyutlamış ve en az kendisi kadar hissiz bir hayat olan griyi yaşıyordu, dünyasında ona ait tek renk, griydi. Tehditkar, sert, hükmedici ve çekici görünümünün ardında...