Bölüm 31: "VAHŞİ"

3.1K 106 40
                                    

Bölüm şarkısı 17 Eylül ardından yeniden RED-Pieces

"Sonra yüzünü gördüm ve biliyorum sonunda seninim, daha önce kaybettiğimi sandığım her şeyi buldum, ismimi söyledin ve sana parçalanmış halde geldim, bu yüzden beni bütün yapabilirsin."

-

Sabahın dördüydü, akşamın altısıydı, yelkovan akrepten ilerideydi, akrep yelkovandan ilerideydi, akrep ve yelkovan üst üsteydi. Akrep ve yelkovan durmuştu.

Zaman karanlık zihinlerin zindanlarında zincirlenmiş hastalıklı ruhlar için aydınlık ve karanlığı ayırt etmezdi, hastalıklı ruhlar için gökyüzü daima siyahtı.

Zaman benim için de hiç fark etmiyordu.

Issız bir limana gelen karanlık düşünceler uyandırıyordu beni, bazen kabuslarla, bazen öylesine beni uykunun kollarından çekerek.

Kime kızgın, kime kırgındım bilmiyordum. Artık kendimi tanıyamıyordum, reddettiğim her şeyi son umutlarımı yıkıp dökerken kabullenip vazgeçtiğim an benden bir şeyler eksilmiş, aramızdaki kilometrelere saklanmıştı.

Öfkemi haykıracağım bakışlar uzun mücadelenin yorgunluğuna teslim olmuştu sessizce, kırgınlığımı anlatacağım kelimeler vazgeçmişlikle birlikte dudaklarımın üzerinden süpürülmüştü.

Çok sessizdim. İnsanlar yine benden uzaklaşmaya başlamış, yine çevremde beş parmak kadar insan kalmıştı. Özüme dönmüştüm. O çalışkan ama sessiz kıza dönmüştüm.

Sessizlik içinde en zehirli kelimeleri bulunduran bir alfabeydi, kelimeler yaşanmışlıkları unuturdu ama sessizlik hatırlardı.

Kaçıyordum, beni inciten o son sözlerden kaçarken üzerine bastığım harflerin sesleri ölüm çığlığı atıyordu, aynı yağmurlu bir gecenin sabahında güneşin yağmuru kurutması gibiydi.

Zihnimde koşuyordum, hiç durmayacakmış gibi, kovalama oyunu hiç bitmeyecekmiş gibi. Oyun bana ait değildi, beni içine çekmişti. Bir çemberin içindeydim, isimsiz yüzler, kanlı nefesler ve sorgulayıcı gözler beni izliyordu.

Elimde dikenleriyle beni kanatan beyaz bir gül vardı, bir mezara koşuyordum, mezarına koşup ağlamak istiyordum, anısını yaşatmak için, anısına saygısızlık etmemek için, ölümüne üzüldüğüm için.

Yaşadığı 22 yıl rüyaydı, belki de kabustu. Ve ona ölümlerin en zalimi verilmişti.

Ruhumun derininde aynı sözcükler benliğimi kanatıyordu. On harf yan yana gelip dudaklardan çıkmaması gereken o adı oluşturuyordu. On harf kış güneşini kanlı dolunay yapan bir addı. Ve o adın katili kan bataklığından gelen biriydi, kanlı soyun sahibiydi, nefesleri kan kokan hayaletlerin ruhunu çalan kişiydi.

Bacaklarımı gerginlikten titretiyordum, kalemi elimde birkaç kez çevirdikten sonra son yazdığım raporda son kelimede yazım yanlışı yaptığımı görünce sinirlenerek kalemi kapıya fırlattım ve kağıdı destenin üzerinden çekerken sinirimden buruşturup çöpe attım.

Başımı ellerimin arasına alırken yüzümü ellerimin arasına gömdüm, Baykuşlar'ın ne amaca hizmet ettiğini çok iyi biliyordum ve suçsuzdum. Derin bir nefes alırken ellerimle başımı ovdum, öfkem sadece bir şeyleri bilmektendi.

Kapım çaldı, günün çoğu saatinde olduğu gibi. "Gir," diye seslenirken kendime biraz daha az kaçık görünümü verdim, Çağdaş gözükünce bu hallerime alışık olduğundan rahatladım. Önüme bugün birçok defa bırakıldığı gibi kağıtları bırakı ve ceketinin diğer yarısını giyindi.

BAŞKASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin