Bölüm 30: "ALEVLER"

2.7K 101 41
                                    

Bölüm günlerini Cumartesi/Pazar olarak değiştirdim, eğer çok aksarsa Pazartesi veya Salı'ya da kayabilir. Çok yoğun bir programım var, okulda 11 saat kaldığım günler oldu, bırak yazmayı, ders çalışmayı uyuyacak zaman bulamıyorum bu yüzden lütfen gecikmeleri anlayışla karşılayın. 

-

Bölüm şarkısı: Coldplay-Fix You

"Ve gözyaşların yüzünden akar, yerine koyamayacağın bir şeyi kaybettiğinde, birini sevdiğinde ve o boşluğa gittiğinde daha kötüsü olabilir miydi? Işıklar sana evini gösterecek ve kemiklerini yakacak ve ben, seni düzeltmeye çalışacağım."

-

Beş yaşında küçük bir kız vardı, sarı saçlarını iki yandan bağlamıştı. Hava soğuktu ve kalın giyinmişti. Ruhunda yalnızca çocukluğunda olabileceği kadar masum bir beyazı görüyordum, ruhundaki renk takvimde öldürdüğü her yaşta değişecekti.

Çocuk parkında tek başına oynuyordu, çocuksu yüzünde uyumsuzluk ve dışlanmışlık görüyordum ama ruhunda saf bir beyazlık da görüyordum. Dışlanmış olmasının yanı sıra yanında insanlar olsa ona zarar verecekmiş gibiydi, tek başına güçlü gözüküyordu, sağlam bir ağaç olmak için fidanlarını toprağa bağlamış gibiydi ama insanlarla birlikteyken güçlü rüzgârların dağıtacağı bir karahindibadan farksızdı.

Yüzündeki uyumsuz ve dışlanmışlık ifadesine bakarken aynı ifadeyi kendimde de görmüştüm, ona baktığım her dakika ona biraz daha çekiliyordum. O rahatsız ifadesiyle ruhunda beyazı taşıyor olması beni de rahatsız etti, siyaha boyamak istedim.

Dakikalar geçip zamanı yutarken en sonunda yalnızlığına saygı göstermedim, ona ilerledim, ben siyahlar içindeydim, o beyazlar içindeydi. Ona ilerledikçe yüzündeki mutlu ama dışlanmışlık ifadesi silinmeye başladı, geri çekilirken benden kaçar gibi geriye yürümeye başladı ama göz temasımızı kurmuş ve kaybetmemiştik, gözleri gittikçe benim gözlerime benziyordu ve en sonunda benim gözlerimi aldı.

Ruhundaki beyazını kirletmek için üzerine yürüyordum, bunu öylesine acımasızca yapıyordum ki karanlığımın o saf yüreğine korku bastırdığını hissediyordum ve daha kötüsü bundan zevk alıyordum. Sahip olduğu beyazı ben kirletmesem bile insanlar kirletecekti. Üzerine yürümeye devam ettikçe geri geri yürüdü, gözlerinde korku ve esaretin darbeleri vardı, ben ilerledikçe siyah da ilerliyor ve küçük bir kızın ruhundaki renge bulaşıyordu.

Siyah ve beyaz birbirine karışıp griye dönerken rahatsız edici o zil sesi deli gibi çalmaya başladı. Gözüme üzerinde uyuduğum romanın kelimeleri ilişti, ensem ve sırtımı hissettiğimde çok kötü ağrıyordu, başımı masadan kaldırırken üzerinde uyuduğum romanın sayfası ayrılmıştı. Telefonumu elimle yoklarken gözlerimi ovdum ve telefonu zoraki açmayı başardım.

"Günaydın kızım."

Gözlerimi zoraki açmaya çalıştım ve yüzümü ekşiterek duvardaki saate baktım, eğer amacı beni horozlarla uyandırmaksa başarmıştı. Uzun zaman sonra bir romana başladığımdan ve bırakmak istemediğimden masada uyuyakalmıştım ve ensemle sırtım tutulmuştu, hareket ettikçe zonklayan ensemi tek elimle tutarken ağır ağır masadan kalktım ve salona doğru ilerledim.

"Anne saat daha sabahın altısı. Ne bu acele?" Homurdanırken boğazımdaki ekşi ve kuru tat bende kusma isteği uyandırdı.

Salona girdikten sonra etrafa bakındım, sanki birisi varmış gibi. En sonunda salonun boş olduğunu kabullenip koltuğa baktım, adeta uyumam için yaratılmıştı, bir kez daha annemin dekorasyon zevkine güveniyordum, bir süre orada uyumayı düşledim, uykuya ihtiyacım vardı.

BAŞKASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin