Bölüm şarkısı: Of Monsters And Men - Sinking Man
-
Durmanın ne olduğunu bilmeden dönen bir çarkın içindeydim, belki de çark aslında hayattı, ölüm gelene kadar durmak bilmezdi.
Çarkın her dişinde bir duygu vardı. Hüzünler, sevinçler, ayrılıklar, acılar ve mutluluklar sadece kudretli bir çarkın dişlerinde hayatlarımızı avlamayı ve yön vermeyi bekleyen avcılardı.
Çarklar şans işiydi ve benim şansım nadiren yaver giderdi. Belki de acıların olgunluğu beslediği ruhumu çarklara borçluydum.
Bizi duygular, duyguları çarklar, çarkları hayat yönetiyordu. Ancak bazı mantıklı insanlara çarklar nadiren uğrardı, o insanlar duygularının düğmesini kapatarak beyniyle hareket ediyordu, ancak mantığı kullanmak insanı ruhtan ve duygulardan mahrum ederdi.
Ruh ise sahip olabileceğimiz en yüce şeydi, iki farklı ruhun farklı yollarla aynı acıyı yaşayabileceğine şahit olmuştum.
Elimdeki terler kağıdı ıslatmıştı, yumruk yaptığım elimi açtım ve beyaz kağıtta dağılan mürekkepte yazılan harfleri okudum.
"Gözlerin açık diye gördüğünü sanıyorsun." - Baykuşlar
İçimde bir şeyler takılıp kalmıştı ve göğsüme ağırlık yapıyordu, nefes alırken cam kırıklarını soluyormuş gibi hissediyordum. Korkak bir kız gibi babamın adına ve nüfuzuna sığınmak istemiyordum, ancak tek başıma atlatacak kadar gücüm yoktu.
Bir çıkış aradım, ancak bir çıkış yoktu. Nefeslerim soluk boruma batmaya başlayınca yatakta telefonu yokladım ve Yağız'ın numarasını tuşladım, dördüncü çalışta açtı.
"Merhaba," dedi garipseyerek, kendisini aramama ben de şaşırmıştım. "Ve günaydın."
Merhabasını görmezden gelerek, "Sanırım başım biraz belada," diye konuya girdim. "Ve büyük ihtimalle senin de."
Birisine "Toplantıyı otuz dakika ertele," dedikten sonra ortamdaki gürültü yok oldu ve kapı sesini duydum. "Orada mısın? Ne oldu?"
"Baykuşlar'dan bir not aldım, bütün gece dışarıdaydım, geleli birkaç saat oluyor, uyumuştum ve birkaç saat sonra uyandığımda yatağımın başındaydı," derken kaşlarımı çattım. "Gözlerin açık diye gördüğünü sanıyorsun yazıyordu."
"Goethe alıntısı," derken düşünceliydi, kısa bir sessizlik oldu. "Evinize giren çıkan yabancılar var mı?"
"Alt kat tadilatta, sadece ustalar var. Öğle vakti gelip ikindi vaktinde gidiyorlar, akşama kadar odamdaydım, onların olması imkansız." Derken rahatsızlık hissiyle ayağa kalktım ve kapımı kilitledim. Bir nottan daha fazlası da başıma gelebilirdi, vurulmamın üzerinden bir hafta üç gün geçmişti ama bu hala bir şeyi değiştirmiyordu, hala intikama doymamışlardı. "Sen herhangi bir not aldın mı?"
"Bana bulaşmaya cesaret edemezler." Uzun bir süre cevap vermedi, kollarımı birbirine doladım ve derin bir nefes aldım, kısa duraksamasının ardından devam etti. "Bu işle ben ilgileneceğim, sakın bulaşma, mümkünse yalnız kalma, insanların olduğu yerler daha güvenli, halka açık yerlere git."
Yüzümü buruşturdum, kendimi kafese kapatılmış hissediyordum, ya da insanların arasında yalnızmış gibi. Gerçi bir zamanlar yakından tanıdığım hislerdi.
"Senin başını belaya sokacak bir ilgilenme olmayacak değil mi?"
Hattın öteki ucundan homurdanma geldi. "Sarışın sana demiştim ki kafamı bozma, sana hesap verecek değilim. Sadece sus ve teşekkür etmemeye çalış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞKASI
General FictionDoğukan Arınç Balcı. Dünyasını, bize yaşamı anımsatan bütün canlı renklerden soyutlamış ve en az kendisi kadar hissiz bir hayat olan griyi yaşıyordu, dünyasında ona ait tek renk, griydi. Tehditkar, sert, hükmedici ve çekici görünümünün ardında...