Bölüm 44: "GÖLGELER"

2K 85 166
                                    

Herkese merhaba. 

Bölümün özeti: Bölüm uzun, İzmir sıcak, herkes mutsuz.

Soru-Cevap videosunun üçüncüsünü arkadaşımla çektik ve gerçekten video boyunca çok güldüm, izledikten sonra da gülmeye devam ettim. Kafe ortamı olduğu için biraz daha gergindim ama ortaya gerçekten çok samimi bir şey çıktı. Video multimedyada var, umarım bizim çekerken eğlendiğimiz kadar siz de izlerken eğlenirsiniz. 

-

Bölüm şarkısı: Florence And The Machine - Heavy In Your Arms.

"Taşıması ağır bir kalptim, sevgilimin beli büküktü. Kollarım onun boynunda parmaklarım başına bağlı. Taşıması ağır bir kalptim ama o beni asla hayal kırıklığına uğratmadı, beni kollarında tuttuğunda ayaklarım asla yere değmezdi. Taşıması ağır bir kalptim, ayaklarım yere sürünüyordu ve o beni nehre götürdü, boğulmama yavaşça izin verdiği yere." 

-

Gözlerimi geceye açtığımda gecenin ortasındaydım.

Vücudumun uykuya ihtiyacı vardı, son zamanlarda oldukça düzgün bir şekilde uyuyordum ama içeriye düşen ışıklar beni rahatsız etmişti ve yaz geceleri hiçbir zaman sinekler ve sıcak yüzünden adam akıllı uyuyamazdım.

Gözlerimi ovuştururken bulanık görmeye başlamıştım ve görüşüm düzeldiğinde yatağın boş olduğunu fark ettim, Doğukan yoktu. Yataktan bu kadar erken ayrılması normal değildi. Bütün uykum kaçmış vaziyette ayağa kalktım ve pencereyi açtım, dışarısının da içerideki sıcak havadan pek bir farkı yoktu, klimalar da henüz bozulmuştu.

Bir haftadan uzun süredir otelde kalıyorduk, Doğukan işine tamamen atılmıştı ve büyük ihtimalle gelecek ay koltuğa geçmiş olacaktı, holdingin müdürleriyle yaklaşık bir haftadır toplantılar yapıyordu. Pencereden Konak'a baktım. Karşıyaka, Konak, Bornova ve dahası İzmir'in gözdesiydi ama benim gözdem her zaman Çeşme'ydi.

Odanın kapısını açtım ve koridora baktım, kimse yok gibiydi. Kapıyı kapatırken odaya döndüm ve kendime içecek soğuk bir şeyler aldıktan sonra balkona çıkıp bir sigara yaktım, gecenin bir yarısı yataktan ayrıldığında genellikle iyi bir şeyler yapmıyordu, hem neden bana haber vermemişti ki? Bana haber vermeden pek bir şey yapmıyordu, en azından son bir aydır.

Sigara bitince içeceği de tek yudumda bitirip içeriye geçtim, hala ortada yoktu ve içerisi çok sessizdi. Ah evet harika, eğer migrenim tutsaydı eminim burada düğün konvoyu bile olurdu ama bu tür zamanlarda sessiz olmak zorundaydı zaten.

Duş almamın iyi olacağını ve o zaman döneceğini düşündüğümden banyoya ilerledim ve aynadan kendime baktım, oldukça sağlıklı gözüküyordum. Üzerimdeki elbiseyi çıkarırken çamaşırlarımla duş kabinine girdim ve soğuk suya ayarlayıp titreyene kadar öyle kaldım, suyun derecesini arttırdım ve vücut ısımın normale döndüğüne emin olduktan sonra duştan çıktım.

Arkamı döndüğüm gibi küvetin içinde birinin siluetini gördüğümde çığlık attım, koşarak ışıkları açarken Doğukan olduğunu görünce rahatladım.

"Şşt," dedi yorgun bir sesle. "Seni o kadar mı korkutuyorum Poyrazoğlu?"

Göz devirdim. "Karanlıkta küvetin içinde ne yapmaya çalıştığını sorabilir miyim? İnsanları gerçekten esrarengizliğinle korkutuyorsun."

"Siktiğimin yaz ayları çok sıcak oluyor düzgünce uyuyamadım," dedi yorgun bir sesle konuşmaya devam ederken, bir ara uzanıp önündeki enerji içeceğini yudumladı ama şu an onun bile enerji vereceğini sanmıyordum ve sabah yine toplantısı vardı. "Işıkları kapatıp yanıma gel."

BAŞKASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin