-
-20 Aralık 2017-
Genç adam etrafına çaresizce bakındı, gözleri ve kalbi sevdiği kadını arıyordu ve onu bir daha bulamayacağı korkusuyla yanıp tutuşuyordu. Gitmeyi kafasına koymuştu ve kimseye bir şey söylememişti, hatta adamın kendisine bile.
Çaresizlikle etrafa bakınırken onun sigara içebileceğini düşündü ve terasa ilerledi. Ayça'yı elinde boş paketini buruştururken görmüştü, onun yanına ilerledi ve kolundan tutup kaldırırken kokteyl masalarına sürükledi. Ona kendisine haber bile vermeden gitmeyi düşündüğü için bağırmak hem de kendisini terk edebilecek cesarete sahip olduğu için tebrik etmek istiyordu. "İyi gözükmüyorsun," dedi adam ne diyeceğini bilemeyince.
"Şerefsiz herif boşanma evraklarına öyle maddeler eklemiş ki..." Adam az çok neler döndüğünü biliyordu ama Ayça telefonlarına dönmediği için bunu ona söyleyememişti. "Üç ayda bir yanıma gelip yüzlerini görebilecek. On yaşına girdiklerinde de kendisiyle yaşayabilmesi için onlara teklif sunacak."
Yağız'ın çocuklarını alabilecek olmasındaki korku Ayça'yı öyle bir sarmıştı ki adam ona ne diyeceğini hiç bilmiyordu, bunu durdurmak için yapabileceği hiçbir şey de yoktu. "Sana Yağız zeki biri demiştim," dedi ve adam elindeki şarap kadehini kokteyl masasına bıraktı. Yağız çocuklarından ayrı kalmayı kabul etmezdi, çocuklarıyla görüşebileceğinin garantisini almadan da Ayça'nın gitmesine izin vermezdi. Yağız gelmiş geçmiş en büyük pislik olabilirdi ama çocuklarını görmeye hakkı vardı, yine de Ayça'ya bunu söylememeye karar verdi. "Biraz yalnız kalabileceğimiz bir yere gidebilir miyiz?"
Ayça başını sallarken adamı koridorun sonundaki odaya yönlendirdi, adam burada boşanma davasının gerçekleştiğini düşündü ama bir şey demedi. Ayça yılların yorgunluğuyla sandalyeye oturdu ve dirseğini masaya yaslayıp alnını ovdu.
"Annen beni aradı," dedi soğuk bir sesle. "Gitmemen için seni ikna etmemi rica etti." Adam olabildiğince soğuktu. Ayça'nın İtalya'ya taşınma planı olduğunu biliyordu, senenin başından beri bunu planlıyordu ama bu kadar çabuk gerçekleşeceğinden, hatta söylemeyeceğinden habersizdi. "Bu gece gideceğini neden bana söylemedin? Giderken mi söylemeyi düşünüyordun? Ya da gittiğini can yakıcı bir şekilde öğrenmemi mi istedin?"
Ayça ellerini yüzünden çekti, daha fazla üstüne gelinmesini kaldıramayacak gibiydi. "Aslında buraya gelmeseydin veda etmek için yanına gelecektim." Tam da tanıdığı kadının yapacağı hareketti, Ayça çekindiğini belli eder gibi oturduğu yerde büzüştü. "Fikrimi değiştirmeye çalışma tamam mı? Ailemle barıştığımda bu şehre gelebilecek cesaretim varken burada devam etmek yerine oraya geri döndüm. Bir kez bu cesareti bulmuşken bunu yok edecek hiçbir şeyi istemiyorum."
Adam son umut parçalarının kırıldığını ve içten içe onu kestiğini hissetti. Onun gitmesini istemiyordu, onca şeyden sonra hala birlikte olabilirlerdi, ona onu sevdiğini söyleyebilirdi ama Ayça fikrini değiştirmeyecekti. "Sen bilirsin," dedi alıngan bir sesle. Ayağa kalktı ve biraz yürüyüp yanmakta olan şömineye eğildi, sigarasını yaktı ve odanın penceresini açıp uzaklara baktı.
Bu acının ne zaman biteceğini düşündü. Yaptığı onca hataya rağmen Ayça onu affetmişti, onca acıya rağmen bir şekilde kin beslememişti, adam bir daha hata yapmamaya ve ona layık olmaya karar verdiği anda bütün hayatı alt üst olmuştu. Anıl belki de başına gelen en güzel şeydi ama böyle olmasını istememişti, hayatındaki en güzel şeyi kaybedip yerini doldurur gibi başka güzel bir şeyi sahiplenmek istememişti. Adam her şeyi düzeltmeye karar vermişti, bunun için de çabalamak istemişti ama Ayça düzeltmesine müsaade etmiyordu, gitmek istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞKASI
General FictionDoğukan Arınç Balcı. Dünyasını, bize yaşamı anımsatan bütün canlı renklerden soyutlamış ve en az kendisi kadar hissiz bir hayat olan griyi yaşıyordu, dünyasında ona ait tek renk, griydi. Tehditkar, sert, hükmedici ve çekici görünümünün ardında...