30 Mayıs 2019

833 34 16
                                    

Bugün 30 Mayıs 2019. BAŞKASI'nın yayınlanışının dördüncü yılı. 

BAŞKASI'nı ilk kez on dört yaşımda yazdım, 30 Mayıs'ta 2015 yılında giriş bölümünü yayınlamıştım, ertesi gün ilk bölümü yayınladım. O yıl içimde bitmek bilmeyen bir karanlık vardı, onları karanlıkla besledim ama ilk kez yayınladığım o gün o karanlığın azaldığını biliyordum.  Doğukan, Ayça ve Yağız. Biz birlikte büyüdük, deniz kıyısında ağlayan sarı saçlı bir kız her geçen gün zihnimde daha büyüdü, beni de büyüttü. Sabah saat beşe doğru onları yeniden hissettim, Teoman şarkılarını dinledim ve gülümsedim, uyumadan önce bir anları kafamda canlandı. 

Ve kendimi tutamadım, sadece özledim, uzun zamandır kimseyi özlemediğim gibi. Keyifli okumalar dilerim.     

-

19 Nisan 2014, İzmir/Bornova

Adam onun kollarını birbirine sürtmesini izledi, yağmur havayı soğutmuştu. Ayça gözlerinin içine bakarak kollarını birbirine sürtüyordu, çıplak omuzları ve çıplak kollarındaki sarı tüyler diken diken olmuştu. Adam yürümeyi bıraktı, üzerindeki ceketi çıkarıp onun omuzlarına yerleştirdi. Ayça ceketi kollarına geçirerek giydi, ters bakışlarını ihmal etmemişti. "Ceketini vermen için biraz daha mı donmam gerekiyordu?"  

Onun tarafından terslenmekten hoşlanıyordu. Adam, "Ceketimi neden vermek zorundayım?" dedi sarı kaşlarını yukarı kaldırarak. "Hep erkekler bir şeyler yapsın istiyorsunuz. Hani kadınlar ve erkekler eşitti Ayça Poyrazoğlu?" 

Ayça'nın ince sarı kaşları çatıldı. "Sana kadınlar daha üstündür mü dedim?" Sesindeki sinirlenmenin tonu hoşuna gitmişti, adam gülümsememeye çalıştı. "Yağmur yağdığı ve üzerime bir şey almadığım için ceketini bana vermen gerekir. Bir de kız arkadaşın olduğum için."

"Sahte kız arkadaş," diye düzeltti adam. Ayça'nın elini tuttu ve yürümeye devam ettiler, Ayça'nın sinirlendiğini fark etmişti. "Anlaşmamız buydu, hatırladın mı?" Burnundan soluduğunu duyuyordu, yüzüne bakmasa da sinirlendiğini görebiliyordu. "Ayrıca sana ceketimi verince ben üşüyeceğim. Bunu hesaba katmıyorsun."

"Üstünde gömlek var o yüzden ceketini bana verebilirsin," dedi Ayça, adam onun sesindeki öfkeyi fark etmişti regl döneminin yaklaştığını düşündü. 

Adam cevap vermeyince Ayça elini bıraktı ve hızlı adımlarla önden yürümeye başladı, adam şaşırmıştı çünkü elini bırakmasını beklemiyordu. Hızlı adımlarla ona yetişti ve kolunu tuttu, gri gözlerini onun yüzüne dikti. "Neydi bu şimdi?" 

Gözleri alev gibi parlıyordu, adam onun reglinin çok yakın olduğunu düşündü ve günah keçisi olduğu için kendiyle gurur duyuyordu. "Benim yanımda kalmak için erkek arkadaşım gibi davranmayı isteyen sendin Doğukan Arınç Balcı. O zaman öyle davran!" 

Son cümlesinde sesi yükselmişti. "Bana bir daha bağırma," diye onu sert bir ses tonuyla uyardı. Barın girişindeki birkaç kişi onlara bakıyordu, daha çok Ayça'nın uzun ince ve güzel bacaklarına. Dudaklarını sıktı ve Ayça'nın sertçe elini kavradı. "Yürü," dedi. Burnundan soluyordu, eğer ona karşılık verirse Ayça sakin bir geceyi yine ağlamalarla bitirecekti, ağlamasına katlanamıyordu. 

Ayça tavsiyesine uymuştu, kavga etmek yerine yürümeye başladı. 

Başka insanların onda gördüğü şeyi göremeyeceğini biliyordu, Ayça özel biriydi. Akıllıydı, inatçıydı ama en çok da ruhundaki acıları özeldi. Onun acı çekme şekline bile hayrandı, onun acısında kendine tanıdık gelen bir şey vardı, belki de farklı yollarla aynı acıları çektikleri içindi. Ayça hala acı çekiyordu, adamın kendisiyse hiçbir şey hissetmiyordu, acıyı bile.

BAŞKASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin