32, 33 ve 34. bölümle ilgili bir duyurum var, üç bölüm birbirinin tamamlayıcısı niteliğinde, bu bölüm biraz daha başlangıç gibiydi, gelecek bölümler için kendimi hazırlıyorum. Önümüzdeki iki bölüm daha aynı kısalıkta olacak sonra normale dönecektir. Herkese keyifli okumalar, iyi geceler.
-
Ruhum bir harfti. Önce kelime, sonra cümle olmuş, satırlara, paragraflara dönüşmüştü.
Bugün görüyordum ki, henüz bir harften ibaret olan ruhum, ucu açık bırakılmış bir romandan farksızdı. Önce bir harftim, sonra roman oldum.
Her hayat gibi her roman da bir şey anlatır, kelimeler dolusu, satır aralarının azaldığı hatta paragrafların yetmediği hisler vardır anlatılan.
Ancak bazen hayatlar susardı, yazarın kelimelerini kaybettiği romanlar yarım kalırdı, belirsizliğiyle öylece suskunlukla biterdi.
Benim hislerimi bitiren gecenin kokusunu alıyordum, cam soluyormuş hissi veren sert hava, şefkati tattıran sıcak bir göğüs ve bedenimi saran iri eller. Sabah ise soğuk, boş bir yatak.
Bazı anlar vardır, ne konuşabilirsin, ne yutkunabilirsin, ne de hareket edebilirsin. Gündüzdür ama yüreğin gecedir, güneş vardır ama görmezsin, sadece sigaradan çıkan dumanın havaya karışıp kayboluşunu izlersin. Ve binlerce sebep olmasına rağmen hala neden diye düşünürsün.
Akrep ve yelkovan geceye çok yaklaşmasa da havada belirsiz bir hüzün vardı, dudaklarımın arasından çıkan duman kaybedilmiş hislerin cenazesini düzenliyordu, her sigara izmariti yitirilmiş duygularımın mezarına konulmuş çiçeklerdi.
Saatler ilerledikçe düşüncelerim kararıyordu, geceler uzadıkça vazgeçmişliğime her saat yeni bir mühür daha ekleniyordu.
İnsan çok şeyi kaybederdi. Evini kaybederdi, işini kaybederdi, sahip olduklarını kaybederdi ancak ya kendini kaybederse ne olurdu?
Uzun zamandır çevreme karşı olmadığım birisi gibi davranmıştım. Kim olduğumu biliyordum ama olmadığım biri gibi davranmış, büyüdüğümü hala kabullenememiştim.
Büyümek neydi sahiden? Dört duvar arasında yalnız yaşamak mıydı yoksa doğum günlerinin su gibi geçip gitmesi miydi?
Hiçbir zaman büyüdüğümü anlamak için takvimlere ihtiyaç duymamıştım.
Büyüdüğümü hayatı tanımaya başladığımda anlamıştım. İnsanlar sahteydi, insanlar yalancıydı, insanlar kirli kalpleriyle kin besliyordu, kendi aileme bile güvenemeyeceğimi anlamıştım yıllar geçtikçe, sonunda büyüdüğümü anlamıştım ama olmadığım birisi gibi davranarak büyüdüğümü hala kabullenememiştim.
Yılların beslediği dostlukları yine yıllar harcıyordu, sararmış takvim sayfalarındaki anıların üzerinden yıllar geçtikçe donuklaşan bir griye dönüşüyordu.
Ve büyüdüğümü, Sena'yla ayrı kalmamızdan anlamıştım.
Ağırlaşan göz kapaklarımı kaldırdım, saat henüz geç sayılmasa da karanlık bir ruh için gecenin örtüsünü görmek bile yetiyordu. Sigarayı banyonun zemininde söndürürken derin bir nefes alarak başımı geriye yasladım, kafamın içinde binlerce düşünce olmasına rağmen her şey fazlasıyla boştu. Hislerimi yitirmiş, hissizliğe doğru çekiliyordum.
Ağır ağır karanlık mutfağa ilerledim, bir ağrı kesici ve bir su aldıktan sonra koltuğuma gömülerek ilerideki şarabı yudumladım.
Her odada yalnızlığın kokusu vardı. Yalnızlığın getirdiği çaresizlik vardı. Büyüdükçe ruha çöken yalnızlık vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞKASI
General FictionDoğukan Arınç Balcı. Dünyasını, bize yaşamı anımsatan bütün canlı renklerden soyutlamış ve en az kendisi kadar hissiz bir hayat olan griyi yaşıyordu, dünyasında ona ait tek renk, griydi. Tehditkar, sert, hükmedici ve çekici görünümünün ardında...