Ms word:1067 kelime
14 Bölüm
Quarta Mağaraları IV
Birkaç dakika dev yürüdükten sonra geniş büyük bir alana çıkmıştı. Burası oldukça ışıklıydı, tavanda sarı, yeşil mavi kristaller vardı. Yerlerde kenarlara yine aynı renkte kristaller taşların arasına dizilmişti. Geniş yerde kazanlar ve insanların tutulduğu kafes vardı. Ağaçtan yapılmış iplerle birbirlerine bağlanmış sağlam görünüyordu. Kafestekiler aralarına yeni katılacak olana bakıyorlardı. Kazanların başında bir kadın vardı. Siyah pelerinli gümüş rengi saçları ile arkasını dönmüştü. Saçları yaşlı görüntüsünü veriyor fakat yüzü 20'li yaşlarda olduğunu gösteriyordu. Büyücü olabileceğine kanaat getirdi. Dev onu yere bıraktığında kadın onun başına geldi. Dev geriye çekildi. Kadın onun ayağının kırıldığını ilk görüşte anlamıştı. Elbisesinde birçok kan lekesi vardı. Yüzünde morluklar olduğu gibi bir kolu yoktu. Kadın daha önce böyle birisi ile karşılaşmadığı için kısa süreli bir şaşkınlık yaşamıştı. Kadın
''Buraya nereden geliyorsun? Ve Burada neden arıyorsun?'' diye sordu. Kadran kolunu kaldırıp kafes içinde ki insanları gösterdi. ''Cevap verirsem orada mı olacağım? Yoksa burada mı?'' diye sordu. Kadın cevap vermedi. Kadran
''Bilinmeyen bir yerden geliyorum pusu kurdular buraya girdim ve buraya sürüklendim'' dedi. Dev ''Zeilander'' dedi. Kadın anlamıştı.
''Onlarla savaştın demek fakat tek kolla bunu nasıl başarabildin?'' diye sordu. Kadran ''Doğduğum günden beri dünya ile savaş halindeyim iki kolum olduğu zamanda dünya ile savaşıyordum onlardan birini kaybettiğim zamanda savaşıyorum. Ölene kadar dövüşeceğim çünkü kaderimde bu var. '' dedi. Kadın ''Yalan söylediğin çok belli yabancı buraya bir amaç uğruna geldin fakat şuradaki insanların buraya geliş amaçlarından farklı yine de o insanlarla aynı kaderi paylaşacaksın peki. Doğruyu söyleyip bu kaderi paylaşmayabilirsin yazgını değiştirme şansını tanıyorum sana bu fırsatı değerlendirmez misin?'' dedi. Kadran
''Eğer ölümden bahsediyorsan zaten bir gün öleceğim fakat ne bugün ne de yarın. Ölümü babama kavuşacağım güne kadar erteledim.'' Dedi. Kadına baktığında arkasında ki platformda ki taşın içine saplanmış kılıcı gördü. En başta dikkat etmesi gereken kılıçtı fakat en son aklına gelmişti. Mavi kılıç orada taşın içine saplanmış bulunuyordu. Kadran güçlükle ayağa kalktı, kolunu kenara açtı. Kadın ondan korkmamıştı, iyi bir büyücüydü onu kolaylıkla parçalara ayırabilirdi. Elini sıktı ''Ey Matar'ın kılıcı ben Borla'nın oğlu Kadran. Bundan sonra Borla beni sana emanet etti. Sen ve ben hem Borla'nın hem de Matar'ın intikamını alacağız. '' dedikten sonra kılıç parlamaya başladı, tekrar mavi rengi almaya başlamıştı. Mağara sallanmaya başladığı zaman kadın yere düştü, dev ayakta duyabilmek için kayalardan tutundu. Kayaların içine saplanmış kılıç kendisini oradan çıkardı ve Kadran'ın eline oturdu. Kadran onu yakaladıktan sonra havaya attı. Havada dönerek kılıç yükselirken
''Ölüm bizi ayırana kadar'' dedi. Kılıç tam kolunun yanına inip toprağa saplandı. Kadran kılıcı eline aldığında bedeninde bazı deri yırtılmaları oluşmuş kılıç onun etrafında rüzgâr çevirerek birçok yerini kesmişti. Kadran kılıcı bırakmamıştı. Kolunun bir kısmında ki elbise kesildi. Koluna baktığında ''Matar Ba. Kadran'' yazıyordu. Gülümsedi Matar'ın ve Kadran'ın anlamını biliyordu. O an her yer karanlığa büründüğünde şekilsiz bir mahlûk ortaya çıktı. Birkaç saniye sonra tam karşısında mavi başka bir mahlûk çıktı. Kadran'ın etrafında dönmeye başlamışlardı. Ondan etrafında dönerken Kadran'ın karşısında yere oturmuş Borla'yı gördü ona gülümsüyordu. Karanlık yok olduğunda gözlerini açtı, kendini yerde bulmuştu bir rüya gibi olsa da değildi. Lanetli kılıç sahibi olmuştu tıpkı Borla'nın sahip olduğu gibi. Sevinçliydi artık güçlenmesinin zamanı gelmişti, eskiden Panoz'a girdiği iddia hatırladı. Bedenini hırs kaplamıştı. Kadın ve dev yerde bayılmışlardı. İnsanlar kafesin içinde aynı duruma gelmişti. Kadran onların yanına topallayarak gitmeye çalışırken önce dev gözlerini açtı. Ayağa kalktı ve Kadran'ın üzerine yürümeye başladı. Mavi kılıç tekrar mavi renge bürünüp mavi dumanlar çıkarttığı sırada Kadran arkasına döndü. Dev hızlıca yumruğunu ona indirmiş Kadran kılıcı ile savunmaya geçmişti. Dev onu yumrukladığında hiçbir zarar veremedi. Kadran önce kılıca sonra yere baktı. Kılıç hırıltılı ses çıkartırken bastığı toprak karanlık duman kaplamıştı. Devin diğer eli Kadran'a vurdu ve yerden havalanıp çok uzak bir yere düştü. Kılıcı ile ayrı düşmüştü. Sert darbe yemişti birkaç kemiği daha kırıldığına şüphe yoktu. Önce kadın ardından diğer insanlar ayıldığında dev ona karşı harekete geçmişti. Kadran yerden kalkmadan önce elini açtı. Kılıç hızlıca onun eline geldi. Yerden hızlı kalkabilmek için kılıcı toprağa sapladığında toprağın yarıldığını gördü. Toprağın altından gelen saldırıyı devi yere düşürmüştü. Kadran kılıcın bu kadar güçlü olduğunu bilmiyordu. Kadın devin yere düşüşünü gördükten sonra ''O kılıçta bir şeyler olduğunun farkına varmıştım fakat Baria bile onu oradan çıkartamadı sen onu sihirli sözlüklerle çıkarmayı başardın'' dedi. Kadran yüzünü sinsilik kaplamış dilini çıkartıp kılıcı yalamıştı. Gözleri maviye dönmüş yüzünde ki korkunç ifade kafesteki insanları tekrar bayıltırken Kadın'ın bedeninden ter boşaltmasına sebep olmuştu. Kadran
''Önüme geçeni doğrayacağım'' dedi ve yüzü tamamen siyahlaşmıştı. Kadın bu yüzü gördüğünde birkaç adım daha geriledi. Bu yüz sadece Karanlığın ordusunda ki savaşçılara aitti. Onların yüzleri görünmezdi sadece gözleri görülür siyah pelerinlerinden siyah dumanlar çıkan gittikleri yeri yazdan kışa bahardan sonbahara çevirirlerdi. Bugüne kadar onlar hakkında anlatılan hiçbir şeye itibar etmemişti. Halkın hikâyelerine pek kulak asmamıştı fakat gördüğü karşısında şaşkına düşmemek elde değildi. Gerilemeye devam ederken yere düştü.
''Yaratıcıya yemin olsun ki siz en kötüler hepiniz öldünüz. Dünyayı iyilere ve kötülere bıraktınız. Tarnova savaşında yok edildiniz.'' Dedi. Kadın ellerini ağzına götürdü parmakları ile yüzünü yırtmaya uğraşıyordu. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Dev o sırada saldırıya geçerken Kadran kılıcını yere vurdu. Dev yumruğunu indireceği sırada bastığı yer yarıldı ve yukarıya çıkan kılıcın gücü devi ortadan ikiye yardı. Devin parçaları yere düşerken kılıçtaki mavi renk döndü ve mavi sıvı yere damladı. Kadran'ın bastığı yerler artık karanlık değildi, kendini son derece bitkin ve yorgun hissediyordu. Topallayarak yürümeye devam etti. İnsanlar kafeslere tutunmuş devin yenen topal gence bakıyorlardı. Onun yanına geldiğinde kadın öylece kalmıştı yüzü beyazlamıştı. Kadın
''Ölüler Evreninden nasıl kaçtınız?'' diye sordu ve yere devrildi. Biraz titredikten sonra korkudan can verdi. Kadran öylece bakmıştı. Kafasını çevirip kafese doğru baktığında kafestekiler ondan uzaklaşmaya çalışıyordu. Kılıç hakkında yeni teknikleri kısa sürede öğrenmişti ve karanlık gücü kullanabilirken irade gücünü bile öğrenmişti. Ayağa hiç kalkmadan
''Sizlere zarar vermeyeceğim buraya geldiğim yok kapandı. Benim buradan çıkıp Mr.Wonderful'a ulaşmam gerekli. Sizleri serbest bırakacağım ve bana çıkışı göstereceksiniz ve bir şey daha'' dedi. Ve topal ayağına dokundu. ''Bunu iyileştirmem lazım. Bildiğiniz bir yöntem var mı?'' diye sordu. O sırada insanlar birbirlerine bakıştı fakat ona güvenmiyorlardı. Kadran yüzü halen normale dönmemiş sadece gözleri görünüyordu. Kadran
''Sizi öldürmeyeceğim dedim ve bana yardım etmeniz gerekli hepiniz buradan kurtulacaksınız tabi bana yardım ederseniz. Etmezseniz o kafeste sadece ölümü beklersiniz.'' Dedi. Kafeste birisi ayağa kalktı ve öne geçti, orta yaşlı birisiydi. ''Masanın üzerinde sürahinin yanında ki otları kırık yerlerine sür birkaç saat içinde iyileştirecek. Yine de iyi bir kırıkçı tarafından tedavi edilmen gerekli. '' Kadran onlardan cevabı aldığında yüzü normale dönmüştü. Bembeyaz yüzünde mavi gözleri ile oldukça yakışıklı bir görüntüsü vardı. Eski çirkin Kadran gitmiş yerine yeni yakışıklı Kadran gelmişti. Bu değişimi umursamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşayan Efsane II[Düzenlenecek]
FantasyAşk ne kadar ateşliyse de intikam o kadar soğuktu. Ona ikisinin peşinden koştuğunda birini veya ikisini de kaybedeceğini söylemişlerdi. Söylenenleri kulak arkası etti,ne aşkından ne de intikamından vazgeçecek adamdı. Ya hep ya hiç dedi.