Spoiler bölümü yazmıştım kaldırdım. Bekleyin biraz daha xd
Ms word:1102 kelime
16 Bölüm
Borla Günlükleri II Matar
Savaş başlayalı üç gün olmuş. Savaş konseyi Borla'ya karşı dinlenerek dövüşüyordu. Bretonaska kralı savaş alanından güvenli bir şekilde çıkarılmıştı. Borla onun gidişini pek umursamadı, Bretonaska ordusunu yenildikten sonra kralın kellesi için önünde hiçbir engel kalmayacaktı. Matar'ı öldürüp kılıcını alanlardan Mavi kılıcı tekrar almış kendi kılıcı ile birlikte kullanmaya başlamıştı. Savaş başladığından beri sadece üç lord iki savaş lordu ve bir tanede kadim lord öldürmüştü. Savaş konseyi son nerede dengeli dövüşüyor Borla'ya açık bırakmamaya çalışıyordu. Borla zamanında biraz uyuduğu için dinçti fakat uykusuzluğa ne kadar dayanabilirdi bilmiyordu. Uyku ona gelmeden önünde ki herkesi yok etmeliydi. Karanlığın ordusu savaş yerine varmıştı fakat iletişim yoktu. Akasele her iki ordusunun da birbirleri ile olan iletişimini güvercinleri sayesinde kesmişti. Borla tarafında savaş dengeli ilerlerken arka tarafta Karanlığın ordusunda durumlar hiç iç açıcı değildi.
Kral süvarilerinin tamamı yok olmuş fakat geriye hiç Siyah Pelerinli kalmamıştı. Ordunun en seçkin birliklerinden yoksun bir şekilde Karanlığın ordusu savaşıyordu. Vanun Birlikleri kalan ordunun yarısını oluşturuyordu. Ustalar ve Borla'nın generalleri ilk kez Borla'sız toplantıya yapıyorlardı. Rhidger
''Son durum nedir?'' diye sordu. Uslardardan bir tanesi ''Matar'ı onu eve götürebiliriz artık'' diye cevap verdi. Irdenser'in morali bozuktu ve diğer Ustalar bu söz hakkı almadan söze karıştı. ''Bu savaşı bir an önce bitirmeliyiz'' dedi. Usta Salista ''Efendinin henüz Mavi kılıcı alıp almadığını bilmiyoruz. Savaş güvercinleri Akasele tarafından engelleniyor. Usta Kadlou
''Çekilirsek kaçtı, derler aranızda bunu göze alabilecek olan vardı. '' dedi. Usta Fizani Corta ''Elimizde ikinci güç olarak Vanun birlikleri var. Çekilsek bile Bretonaska ordusu tarafından kovalanacağız kalırsak savaşmak zorunda kalacağız. Bretonaska ordusunu yarmalıyız'' dedi. Rhidger ''Efendiden çekil emri gelmeden çekilemeyiz Siyah pelerinliler yok fakat onlarında Kral süvarileri yok.'' Dedi. Irdenser
''Beyler unuttuğunuz bir şey var. Bizim ordu mevcudumuz 35 bin kişiden halen 500 binden fazla ordusu var. Her bir usta en az 20 bin kişi öldürmeniz gerekiyor ki bu savaşı dengeleyelim. Efendiye güvercin gönderemiyorsak Robando'yu kullanabiliriz. '' deyince Usta Salista atıldı. ''Nasıl kullanacağız? O henüz çocuk'' dedi. Irdenser ''Fakat sars gücü ile kartalları kontrol edebiliyor. Bir kartal ile Efendiye haber ulaştırabiliriz onun bize vereceği cevap ile savaşta ilgili ne yapacağımızı konuşuruz. '' dedi. O sırada dışarıda askerlerden birisi ''Bretonaska saldırıyor!'' diye bağırdı ve sesi bir anda kesildi. Herkes ayağa kalktı, Rhidger
''Nöbetçiler ne yapıyor!'' dile sinirlenerek bağırmıştı. Irdenser biraz düşününce ''Aramızda hain var! Bunun başka açıklaması olamaz'' dedi. Ustalar dışarıya çıkmadan önce Rhidger onlara durmasını işaret etti. ''Irdenser ve Salista siz Robando,Palmon ve Worgreymon'u alın ve geri dönün. Kadlou sen benimle gel diğer Ustaları durumu idare edin.'' Dedi. Rhidger ve Kadlou dışarıya çıktıklarında Bretonaska ordusu tarafından çembere alındığını anlamışlardı. Rhidger
''Atını hazırlı Kadlou ikimiz Bretonaska ordusunu yarıp Borla'ya ulaşacağız bunun başka yolu yok''
...
Borla Asurno krallını öldürüp topraklarını ele geçirmişti. Herkesin evlerine kapandığı sırada tek başına sokaklarda dolaşıyor karşına çıkabilecek yiğit birisini arıyordu. Asurno ordusu teslim olmuştu. Halk ölümünü beklerken o sırada evin kapısı açıldı ve küçük bir çocuk Borla'nın karşısına çıktı. Borla elini kılıcına atmaktan vazgeçti ve çocuğu görmeden gelip yanından geçip giderken o sırada birisi daha dışarıya çıktı. Borla arkasını dönüp baktığında kadın çocuğuna sarıldı. Bağışlanmayı diledi. Çocuk annesinden kurtulup Borla'ya doğru koşarken annesi feryat etmeye başlamıştı. Çocuk
''Beni de orduda alır mısın? bende senin gibi güçlü olmak istiyorum Reis'' dedi. Borla kendisine böyle seslenilmesini pek alışık değildi fakat çocuğun söylediği kelime hoşuna gitmişti. Borla sırtında ki Mavi kılıcı çıkardı ve çocuğa uzattı. ''Bu kılıcı tartabilirsen seni yanıma alırım'' dedi. Kılıcı çocuğun eline bıraktıktan sonra çocuk güçlükte kılıcı tuttu ve ayakta kalmayı başardı. Yarım saniye geçmeden yere düşmüştü. Borla onun elinden kılıcı alıp toprağa sapladı. Borla
''Senin adın ney?'' diye sordu. Çocuk ''Benim adımı sen koy Reis'' dedi. Borla çocuğun annesine baktı. ''İki gün sonra tekrar geleceğim kılıcı oradan çıkartırsa çocuğu alacağım çıkartamaz ise çocuk sende kalacak. Onu yanıma alırsam bir daha onun yüzünü göremezsin ihtiyaçların bizzat Karanlığın ordusu tarafından karşılanacak. '' dedi. Kadın yere diz çöktü.
''Beni ve çocuğu öldürmeniz ya varsın çocuğumu bir daha göremeyeyim. Gerekirse göğsüne taş basarım'' dedi. Borla çocuğun saçlarını okşadıktan sonra arkasını dönüp yürümeye devam etti. Borla
''Normalde karşıma çıkan kadın ve çocukları acımadan öldürürüm. Bunun kadın veya çocuk olmakta alakası yok. Ben karşıma çıkan her şeyi öldürürüm fakat bugün iyi günüme geldiniz. O yüzden nefeslerinizin kıymetini bilin. Kılıç biraz huysuzdur evlat onu ikna etmen gerek. Adını onu yerinden oynatabilirsen koyacağım''
...
Mavi Kılıç
Çocuk iki gün boyunca kılıcı yerinden oynatmak için uğraştı. Taşla vurmasına rağmen kılıcı milim kıpırdatamadı, gökyüzü kararmış yağmur yağmaya başlamıştı. Diz çöktü, ellerini kılıca attı, ağlamaya başladı. Borla çoktan oraya gelmişti, birazdan yanına gelecek belki hiçbir zaman onu göremeyecekti. Kılıç yere devrildiğinde çocuk ağlamayı kesmişti. Yerdeki kılıcı alıp havaya kaldırdı ve kararmış gökyüzüne gösterdi. Borla tam arkasındaydı. Kılıçtan mavi ışık onun kısa sürede etrafını sardı birçok yerini kesti. Çocuk acılan çığlıklar atmaya başladı ve bir süre sonra bayıldı. Borla onun alnına dokunarak tekrar uyandırdı. O sırada çocuk gözlerini açtı ve Borla'yı görünce sevindi. Onu kucağına aldıktan sonra
''Senin adın Matar olsun evlat?'' dedi. Matar ''Hangi dilde ismim?'' diye sordu. Borla ''Tarnova dilinde fakat Matar isim değil bir kelime. Anlamı vazgeçmeyen adam, hadi kalk önünde çok uzun yol'' var dedi. Borla ileride Matar geride onu takip ediyordu. Boyundan büyük kılıcı iki eliyle tutuyordu. ''Peki, senin adının anlamı ney?'' dediği sırada kılıcı elinden düşürdü ve sağ elinde derin bir acı hissettikten sonra bağırdı ve yere düştü. Borla arkasını döndü fakat ona doğru ilerlemedi. Matar eline ne olduğunu anlamamıştı. Elbisesini sıyırdığında sağ kolunda ''Borla Ba. Matar'' yazıyordu. Borla yoluna devam ederken ''İyi bir kılıç ustası olursan belki benim ismimim anlamını da öğrenirsin. Baştan söyleyeyim benimki de bir isim değil kelime''
Quarta Mağaraları
Kadran geri döndüğünde hiçbir zeilander bırakmayacağına dair söz vermişti. Mağaralarda ki bütün zeilander hepsi yerde idi. Çoğu ölmüştü, kalanları son canlarını vermek üzereydi. O sırada kadın zeilander dirsekten kesilmiş kolunu tutuyordu, kanamayı durdurması mümkün değildi, birkaç dakika sonra o da arkadaşları gibi can verecekti. Kadran onun karşısına dikilmişti. ''Kolunu kaybetmenin nasıl duygu olduğunu anladın mı? Ona söyle buraya bu elimde ki kılıcı almak için geldim sizin üzerinizde denedim ve gayet sevdim tercüme et.'' Dedi. Kadın başını liderine çevirdi ve kısık sesle ötmeye başladı. Lider onun dediklerini dinledikten sonra öttü. Kadın
''Piç!'' diye bağırdı. Kadran kadını öylece bırakıp Lider zeilander'a doğru ilerlemeye başlamıştı. Lider ondan korkuyordu, sadece mavi gözü görünen bu adam. Dev onu aldığında ne tür bir değişliğe uğradığının en ufak fikri yoktu. Gözlerinin içinden çıkan mavi dumanlar ve bedeninden çıkanlar farklı renkteydi. Kılıcını toprağa sürerek ilerliyor ve sesini dinliyordu. Kadran ayağını liderin göğsüne bastırdı ve kılıcını kaldırıp liderin kolunu kesti. Lider kendisinden beklenmeyecek bir şekilde çığlık attı. Diğerleri kollarını kesilirken böyle çığlık atmamıştı hele kadın olan neredeyse hiç sesi çıkmamıştı. Kadran gülümsedi.
''Benden sana hatıra olsun yaşarsan olmayan koluna baktığında beni hatırlarsın'' dedi ve kahkaha attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşayan Efsane II[Düzenlenecek]
FantasyAşk ne kadar ateşliyse de intikam o kadar soğuktu. Ona ikisinin peşinden koştuğunda birini veya ikisini de kaybedeceğini söylemişlerdi. Söylenenleri kulak arkası etti,ne aşkından ne de intikamından vazgeçecek adamdı. Ya hep ya hiç dedi.