Sezon finali yapacaktım fakat yapmaktan vazgeçtim. Pazar günü veya Pazartesi sabahı bir bölüm daha eklemeyi düşünüyorum. Ondan sonra bir haftalık ara var. Perşembe günü sınava gireceğim için o güne kadar bölüm yok. Ondan sonra yazmaya başlasam Cumartesi veya Pazar gününe bir bölüm daha yetişir. Sonraki bölüm aksiyon olacağı için bu bölümü kısa tuttum.İyi okumalar
Ms word: 1124 kelime
22 Bölüm
Kartal Yuvası
''Hayatta iki şeyden nefret ederim birincisi kötü içki ikincisi kötü kadın.'' Fırtına Efsanesi Kadlou
Birkaç günlük yolculuğun ardından Kartal Yuvası görünmüştü. Voranin atının üzerinde giderken Kadran yürüyordu. Kırılan ayağını tekrar kırıp kaynaşmasını sağlamıştı. Eğitim aldığı 7 yıl boyunca kırılmamış kemiği kalmamıştı. Borla oda bedenini nasıl iyileştireceğini öğretmişti. Tek başına hayatta kalmayı zor da olsa öğrenmişti. Voranin'e ulaşan haber neticesinde hem üzülmüş hem içini biraz umut bağlamıştı. Worgreymon ve Sagata asıldığı dünyaya duyurulmuştu. Kadran'ın içinde ufakta olsa Borla'ya dair bir umut vardı. Onu kurtaran adam ile iki yıl sonra Tarnova'ya görüşecekti. Dünyada Borla'nın yaşadığına inanan tek kişi kendisi olmadığını öğrenince sevinmişti. Başını kaldırdığında kaleyi görmüştü. Kale dört kuleden oluşan dik yamaçlı dağın tepesine kurulmuştu. Gökyüzü güzeldi, havada bulut yoktu, kulelerin etrafında kartallar turluyor ve en tepesinde kartal yuvaları vardı. Kartalları öyle görünce Panoz ile birlikte eğittiği kartalı hatırladı, en son ormanda görmüştü onu. Şimdi ne yaptığını merak ediyordu. Ufak tepeden aşağıya indiklerinde kaleye doğru tırmanmak için dağ yoluna geçmişlerdi. Yokuş yukarı yol epey zorlayıcı idi. Ölüm akıncıların yerleri belli olamamasına rağmen henüz bir krallık tarafından saldırıya uğramamışlardı. Dar yolları olan kaleye topyekûn savaşmak zorlayıcı etkendi. Kuşatma gerçekleştirmek neredeyse imkânsızdı. Uzaktan top ile dövülebilirdi fakat uzun menzili toplara ihtiyaç vardı. Kadran yukarıya çıkarken ayağının eskiye göre çok daha iyi olduğu için pek fazla acı hissetmiyor fakat zorlanıyordu.
Dik yamaç azalınca yol biraz düzlüğe girmiş Voranin atını hızlandırıp kısa sürece kapıya varmıştı. Kapının önünde sayıları ondan fazla ölüm akıncısı vardı. Kadran ağır adımlarla yürümeye devam ederken Voranin onlara Kadran'dan bahsediyordu. Arkasını dönüp hızlıca gel işareti yaptı ve yanına çağırdı. Akıncılar hizaya geçtiler, Kadran biraz daha hızlanmıştı fakat koşmaya niyeti yoktu. Akıncıların hizaya geçmesine bir anlam verememişti, onlara yaklaştığında akıncılar ona selam vermiş ve içeriye buyur etmişti. Saygıda kusur etmemişlerdi. Voranin içeriye girdikten sonra bir asker yanına gelmiş, atından indiği gibi atını ona bırakmıştı. Voranin bundan sonra yaya yürümeye devam edecekti. İçerisi oldukça küçük alandı. At ahırları buradaydı, ikinci kapı karşılarında idi. Surların tepesinde askerler epey kalabalık ve devriye geziyorlardı. Bulunduğu yerde birkaç kişi vardı. Kadran'ın gözüne ilk çarpan bayanlarında orduda olmasıydı. Voranin yürümeye devam etti ve ikinci kapının önüne geldi. Kadran ise etrafa bakıyor kapılara giriş çıkışları kontrol ediyordu. İkinci kapı açıldığında askerler ona tekrar selam verdiler onların yanından geçerken. Kadran bu sefer etrafa bakmaktan selam vermeyi unuttu.
İkinci kapıdan geçtikten sonra ufak bir kasaba gibiydi içerisini, etrafta evler ve askerler dolaşıyordu. Sıradan halkta içeride günlük işlerini yapıyorlardı. Erkekler hayvanları kendi bahçelerinde güderken kadınlar çamaşır yıkıyorlardı. Normalde bir kalenin içerisinde böyle ufak bir kasaba bulmak çok zordu. Kadran sadece birkaç sokak olduğunu var sayıyordu. Meydanda yürürken küçüğünden büyüğüne herkes Voranin'e selam veriyordu. Kadran evleri fazla incelemedi, oldukça yeni görünüyorlardı ufak ve kutu gibiydiler. Üçüncü kapının önüne geldiklerinde etrafta sesler duymaya başladı, yakınlarda bir yerde hancı vardı. Buraya gelene kadar bir demircinin sesini de duymuştu. İçeriye girdiklerinde ahırlar, zırh yerleri, köpek kulübeleri ve surlarla bitişik olan evler. Surların boyu burada çok daha uzundu. Voranin yanına bir asker geldiğinde. Bir şeyler söyledikten sonra Voranin arkasını döndü.
''Seni yakalamak isteyen misafirlerin var'' dedi. Kadran ''Kim Pandolin Corta mı?'' diye sorduğunda Voranin ''Hayır değil Üç kadın'' dedi. Kadran Pandolin Corta'dan başka peşine kimse düştüğünü hatırlamıyordu, birçok insan onun peşine düşmüştü fakat aralarında açık ara farkla Pandolin Corta en güçlüsüydü. Kadran
''Neredeler'' diye sordu. Voranin ilerledi kapıları kapalı yapıyı gösterip ''Yakalandılar ve Arena'da tutuluyorlar. Hem zaten bizde senin gücünü test etmek için oraya yollayacaktık. '' dedi. Voranin yürümeye başladı, Kadran onu takip ediyordu, birilerinin ona baktığını hissediyordu fakat onlarla alakadar olmadı. Daha yeni gelmesine rağmen birçok insan ondan haberdar olmuştu. Tarnova savaşında yaptıklarından dolayı dünyanın en çok aranan gençlerinden biriydi. Voranin kapıyı açtıktan sonra içeriye girdi, loş koridorda yürüdükten sonra Voranin yukarıya doğru yönelirken Kadran'a diğer kapıyı gösterdi. ''Bu yol arenaya gider sen oradan gideceksin bende seni izlemek için yerimi alacağım. '' dedi ve yukarıya çıktı. Onun gösterdiği yoldan gittikten sonra bir odanın önüne geldi, kapıyı açtı. İçeride iki yarı bir adam vardı. Oda kılıçlar, yaylar ve asalar doluydu. Kalkanlara baktı pekiyi görünmüyordu zaten kalkan kullanamazdı. Kadran adama selam vermeden arenanın kapısını araladı ve içeriye girdi. Yer diğer arenalara göre kum yerine toprak kullanılmıştı. Başını kaldırıp etrafa baktığında kalabalığı görmüştü. Uzakta tam karşısında oturakların üzerinde bir yapı vardı. Ev gibi pencereleri vardı. Oranın izlemek için özel bir yer olduğunu anlamıştı, belki Robando şuan onu izliyordu. Kimin izlediğini görme şansı yoktu. Herkes sessizce Kadran ve üç kadını bekliyordu. Diğer kapı açıldığında kadınlar sırayla dışarıya çıkmıştı. En önde kırmızı kukuletalı bir kadın vardı, onun arkasında sırtında yay ve belinde kılıç taşıyan bir kadın geldi. En sonrakinin ellerinde hiçbir şey yoktu, açık mavi dalgalar elinden yükseliyordu. Birincisi kılıç ustasıydı olduğu belli idi, ikincisi hem kılıç kullanabiliyor hem de ok atabiliyordu. Kadran onu oku daha iyi kullandığı tahmin etti. Üçüncüsü ise apaçık büyücüydü uzakta doğru zamanı ve doğru yeri bekleyecekti. Eğer portal açmayı biliyorsa Kadran'ın arkasına geçip işini bitirmeli planlıyordu. Kadran yukarıda gözleri Voranin'i ararken Voranin arkasında ki yerde ayağa kalkmış aşağıya eğilmişti. Voranin
''Daha önce hiç arenada dövüştün mü?'' diye sorduğunda Kadran ''Yaratık arenasında dövüştüm fakat insanların olduğu arenada hiç dövüşmedim. Hem misafirim olduğunu söylemiştin dövüşmem mi gerekiyor?'' diye sordu. Voranin güldü.
''Salak çocuk onlar seni öldürmek için buradalar Efendi Robando onlar ile dövüşmeni istiyor yenersen buraya kabul edilirsin kaybedersen zaten ölmüşsün demektir. '' dedi. Kadran arkasını döndü Voranin ile yüz yüze geldi ''Peki kurallar nedir? Onları öldürmem için bir sebebim yok. Onları yensem canlarını bağışlayabilir miyim?'' diye sordu. Voranin
''Herkesi öldürmek zorundasın sadece bir kişinin canını bağışlayıp kölen yapabilirsin ama köle seninle birlikte kalamaz. Yani onlardan biri ile yatmak istiyorsan boşuna hayal kurma derim'' dedi. Kadran ''Anlıyorum o zaman bende birini bağışlayım'' dedi. Voranin ''Tek tek dövüşmek yok kurallar teke tekti fakat bu sana özel üçe bir olarak değiştirildi. '' dedi. Kadran konuşmayı bitirip yüzünü onlara doğru çevirdi. Elini yeni kaynamış dişine arkasına önüne yanlarına vurdu. Boynunu çevirdi, parmakları kutlattı. Önce sol omzunu sonra sağ omzunu çevirdi. Ayakları kaldırdı geriye ellerini vuruşturma işine geldiğinde sol eline baktı. Sağ eli artık yoktu bu hareketi yapamayacaktı. Kadran yürümeye başladı, Miielena en öndeydi, Calista hemen arkasından onu izliyordu, Una ise geriye öylece yere oturdu. Calista onun oturduğunun fark ederek
''Yine oturuyorsun?'' diye sorduğunda Una ''Miielena onun işini bitirecek bana gerek kalmayacak'' dedi. Seyirciler arasında beşinci seviye ölüm akıncıları da vardı. Poligon elinde yiyecek getirip diğerlerine dağıttı. Başta Oro Jackson biraz şaşkınlık ile Kadran'a bakıyordu. Dünya ile irtibatını kesmişti. Onunla Kadran gibi sağ kolu yoktu. Daha önce böyle birisi ile ilk defa karşılaşıyordu. Bu genç yaşta kolunu nasıl kaybetmişti merak ediyordu. Yanında Poligon oturmuştu. Onun yanında Vobergen, Yerovalı, Emrial ve Frieda oturmuştu. Vobergen
''Acaba kaçarken Lord Vile'yi öldürdü mü? Öldürdü ise bende onu öldüreceğim'' dedi. Kimse ona kulak kesilmemişti. Babasının ölümünden sonra Vile'yi öldürmek ile kafayı bozmuştu. İyi bir savaşçı olmasa çoktan kartal yuvasından atılmıştı fakat iyi savaşçıydı. Kısa sürede beşinci seviyeye kadar yükselmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşayan Efsane II[Düzenlenecek]
FantasyAşk ne kadar ateşliyse de intikam o kadar soğuktu. Ona ikisinin peşinden koştuğunda birini veya ikisini de kaybedeceğini söylemişlerdi. Söylenenleri kulak arkası etti,ne aşkından ne de intikamından vazgeçecek adamdı. Ya hep ya hiç dedi.