B4

664 82 9
                                    

Merakla ve biraz da utanarak aralık kapıyı ittirdim ve içeri girdim. Kapıyı arkamdan kapadım. Işık açıktı. Tereddütle dağınıkmış gibi görünen odanın içine baktım. Aslında her şey olması gereken yerdeymiş gibiydi.

Odanın dizaynı aynı benimkisi gibiydi. Yatağı pencerenin önüne çekilmiş çalışma masası yatağının yanına yerleştirilmişti. Duvarında bir sürü fotoğraf ve not vardı. Benimkinin aksine çalışma masasının önünde pano yoktu. O duvarın üzerinde de anlamını çıkaramadığım şekiller ve çivilere asılmış kolyeler vardı.

Hemen yanımdaki duvara yaklaşıp incelemeye başladım. Resimler çok fazla tanıdık geliyordu. Dikkatle incelediğimde gözlerim yuvalarından çıkacak oldu. Elimi hemen önümdeki fotoğrafın üzerinde gezdirdim. Resim benim çizdiğim küçük köyün renkli haliydi. Aynısını çizmiştim. Hemen yan tarafında bir harita vardı. Üzerinde işaretli yerler vardı. Edinburgh'tan başlayıp Aberdeenshire'da bitiyordu. Dehşetle haritayı inceledim. Aberdeenshire'a yakın bir yere kırmızı bir nokta konup not kağıdı yapıştırılmıştı.

"Crovie."

Köyün adı olmalıydı. İsim aklıma kazındığında midemin içi çalkalanmaya başlamıştı. Mathius ne işler çeviriyordu böyle? Beni mi takip ediyordu? Yoksa o da Brandon'ın yaptığı gibi zihnimle mi oynuyordu?

Diğer notları incelediğim de nefes almayı neredeyse unutuyordum. Morrigan hakkında bir sürü not vardı. Ona nasıl ulaşabileceği hakkında notlar yapıştırmıştı. Anladığım kadarıyla Morrigan'ı bulması gerekiyordu. Ona neden ulaşmaya çalışıyordu ki? Yoksa Apollon'un bahsettiği orduya katılmak için mi? Morrigan'a yardım mı edecekti? Apollon sen bana yardım et.

Morrigan'ın tasvirlerine baktım. Benim çizdiklerime benzer çizimler vardı ancak bunların bilgisayardan çıkartıldığı belliydi. Mathius sandığım gibi biri değildi. Bir şeylerin peşindeydi. Ne olduğunu anlamam gerekiyordu. Bana kendini iyi biri gibi gösteriyor olabilirdi ancak gerçekte kim olduğunu hala bilmiyordum.

Bu çocuk neyin peşindeydi? Eğer kötü biri değilse bana yardım edebilir miydi? Amcam haklıydı onu tanımam gerekiyordu ancak şimdiden dehşete kapılmıştım bile. Benim aradığım yerleri biliyordu. Muhtemelen oralara da gidecekti.

Masanın ve yatağın üzerinde duran bir sürü kitap vardı. Şaşkınlıkla kitaplara baktım. Anlamını bilmediğim bir sürü şekil ve yazı vardı. Bu yazıları anlamasam bile tanıdık geliyordu. Sarı, eski sayfalara yazılmış eski harfler... Bunlar sanki büyü yazısı gibiydi. Sanki mistik kitaplardı. Alice'in kitaplarının böyle olduğunu hatırlıyordum. Yoksa bu çocuk büyücü müydü? Bu kitaplar buradaysa başka ne anlamı olabilirdi ki?

Masanın diğer tarafında bir parça harita duruyordu. Haritaya benziyordu en azından. Eski olduğu çok belliydi. Üzerinde yine anlam veremediğim bir sürü işaret vardı. Dört tane kocaman çemberin içi doluydu. Sadece bir tanesinin içi boştu. En ortada o duruyordu. Elime alıp kendime yakınlaştırdım. Üzerinde anlamadığım bir dile yazılar yazıyordu. Bu Brandon ve Cheriour'un konuştuğu dil olabilirdi. En azından ben benzetmiştim. Kelt dillerini olanlardan sonra merak edip araştırmıştım.

Elimdeki parçayı masanın üzerine yerine bırakmıştım. Yatağın ucundaki laptopa baktım. Ekranda yaşlı bir adamın tasviri vardı. Uzun beyaz bir sakalı vardı. Dik duruyordu. Eski Druid rahipleri anımsatıyordu. Ellerini gökyüzüne doğru birleştirmişti. Avuçlarının arasından yayılmaya başlayan ışık topu vardı. Mathius, sen nelerle ilgileniyordun böyle? Laptopun yanındaki tütsü kapları dikkatimi çekti. Uzanıp birini elime aldığımda burnuma lavanta kokusu geldi. Güzel kokuyordu.

O anda dolabının kapağına yapıştırılmış bir resim gözüme ilişti. Mathius'un resmiydi. Yanında orta yaşlı bir adam vardı ve kolunu Mathius'un omzuna atmıştı. İkisi de gülümsüyordu. Resmi inceledikten sonra tekrar odanın içine göz gezdirdim. Mathius'un nereye gittiğini de merak ediyordum. Koridorda ki o sesi de...

THE VISION-Mystic Truths (GÖRÜŞ-Mistik Doğrular)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin