"Bedenimin bu kadar çabuk iyileşmesine anlam veremiyordum. Kendimi iyi hissediyordum. Yaralarım yoktu. Tenim pürüzsüz ve güzeldi.
Kaşlarımı çatarak etrafıma bakındım. Tek başımaydım. Çevremde kimse yoktu. Ev gibi bir yerin içerisindeydim. Bulunduğum yerine neresi olduğunu bilmiyordum.
Etrafımda eşyalar vardı. Eski görünüyorlardı. Ürktüm. Yeniden o konak gibi bir yerde miydim? Elimde olmasa da korkuyordum. Yeniden böyle bir yere gelmek istemiyordum. Yaşadıklarımdan sonra eski konaklar ilgimi çekmiyordu.
Şu anda bir vizyonun içerisindeydim. Ruhum yine bilmediğim bir yere sürüklenmişti. Cheriour'ın her an bir yerden çıkıp yanıma geleceğini düşünüyordum.
Kapıya doğru yöneldim. Kapı kilitliydi ve açılmıyordu. Pencerelere yanaşıp dışarıya baktım. Gökyüzü gri-siyah bulutlarla kaplıydı. Karamsar bir hava hakimdi. İyi şeyler olmuyordu. Bir şeyler yeniden ters gitmeye başlamıştı.
Pencereleri açmayı denedim ama olmadı. Buraya kilitlenmiştim. Birilerinin beni yakalayıp buraya getirdiğini düşünüyordum. Yoksa kendi ayaklarım ile mi buraya gelmiştim? Bir planım mı vardı?
"Çok az kaldı Soothsayer alainn." Cheriour'ın tanıdık sesi beni korkutmamıştı bu sefer. Hemen odanın içindeki tekli koltukta oturuyordu.
"Kötü bir şeyler oldu. Hatta olmaya devam ediyor."
"Dullahan uyandı." diyerek kısa bir kahkaha attı.
Pencereden dışarıyı izlemeyi devam ettim. "Morrigan artık daha güçlü. Ordusuna daha kolay asker toplayabilecek."
"Akıllı olduktan sonra tek kişi bile olsan onları yenebilirsin." Yanıma gelmişti. Yüzüne bakıp inceledim. "Doğru yolu seçeceğine inanıyorum."
"Seçeneklerim var mı yok mu onu bile bilmiyorum." Hayıflanarak pencerenin kenarına yasladım. "Baksana kendi vizyonumda bile bir odada kilitliyim."
Gülümsedi ve benim pozisyonumu aldı. Kollarını göğsünde birleştirdi. Yüzünde anlamlı bir tebessüm vardı. Bana bir şeyler mi ima etmek istiyordu? Emin değildim ama Cheriour her zaman bana üstü kapalı bir şekilde bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
"Bulunduğun durumlar üzerinden fikir yürütmelisin."
"Bulunduğum bu odanın bir önemi var değil mi?" dediğimde başını bir kez salladı. Odanın içini bir kez daha yokladım. "Yoksa Morrigan'ın saklandığı yerde miyiz?"
"Burası senin odan Morrigan seni burada tutmak istiyor."
"Beni yakalamak istiyor değil mi? Bunun içinde Beira'yı peşime taktı."
"Beira seni arıyor haklısın ama Morrigan'a götürmek için değil. O senin kim olduğunu öğrendi."
"Morrigan'ın kendisine verdiği sözü yerine getirmeyeceğini anladı mı yani? O zaman Morrigan'dan intikam almaya çalışacaktır değil mi?"
"Evet, ayrıca Mo Mac içinde senden intikam almak istiyor. Mo Mac'in sana geri döndüğünü biliyor."
Gözlerimi kapadım ve derin bir nefes aldım. Bu kızın başımıza bela olacağını biliyordum. Mathius'a yaptıklarını öğrendiğim de de böyle düşünmüştüm. Mathius... Bana onun üzerinden ulaşmaya çalışacağını düşünüyordum.
Bir şeyler yapmam gerekecekti. Savaş yaklaşmıştı. Morrigan ve Dullahan'ın kocaman bir ordusu vardı. Bizse sadece dört kişiydik. Onlara karşı koyamazdık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE VISION-Mystic Truths (GÖRÜŞ-Mistik Doğrular)
FantasyHayatın karşımıza neler çıkarabileceğini asla tahmin edemeyiz. Yaşadığınız, yaşıyor olduğunuz ya da yaşayacağınız olayların sizin yaşınızla, ruh sağlığınızla ya da olgunluğunuzla hiçbir alakası yok. Yokmuş. En azından hayat bunun bir örneğini bana y...