-Brandon'ın ağzından-
"Dört sene, koskoca dört sene seni bekledim."
Sesi hafızamın içindeydi. Dört sene onunla karşılaşacağım anın hayalini kuruyordum. Onunla aynı zamanlarda aynı hayallerin içindeydik. Farklı olan sadece bulunduğumuz mekanlardı.
Yıllar sonra aynı zamanda aynı yerdeydik.
İkimiz de hayalimizdeki gibi karşılaşmamıştık. Kafamızda yazdığımız senaryolar gerçekleşmemişti.
Karşıma çıktığı anı düşündüm. Kalp atışlarının sesi kulağımdaydı. O anı sabırsızlıkla beklediğini biliyordum. Uzun uzun bakışmayı, sarılmayı, onu yeniden hissetmeyi istemiştim ama yapamamıştım.
Yüzünü gizlemişti ama onu her şekilde tanıyabileceğimin de farkındaydı. Yüzünü açtığında kızarmış olan yüzü gözlerimin önünden geçti. Zorlukla konuşmuştu. Heyecanı hareketlerini etkilemişti. Konuşamamıştım. Ağzını her açtığında vicdanım biraz daha sızlamıştı. Yutkunduğumu anımsıyorum.
O anda düşmanlarımızın da gizlenerek bizi izlediğini biliyordum. Onu tanıyormuş gibi yapamazdım. Özellikle de Beira'nın onu aradığını biliyorken...
Ona kötü, kaba ve onur kırıcı hareketlerde bulunmak istememiştim. Düşündükçe hala içim sızlıyordu.
Zihnine fısıldadığım da belki bir şeylerin doğru gitmediğini anlar diye düşünmüştüm. Ancak duygularını işin içine katmamıştım. Aklı zaten karışıkken kafasını daha çok karıştırmıştım. Fazlasıyla hassas ve alıngandı. O anda sağlıklı düşünemeyeceğini tahmin etmeliydim ama ben de uzun zaman sonra ilk defa ne yapacağıma karar verememiştim.
Yanımdan uzaklaşarak gittiğinde hemen geriye dönerek ters yönde hızla hareket etmiştim. Beira'nın peşimden geleceğini biliyordum. Dediğim gibi de olmuştu. Köye döndüğüm de direkt yanıma gelmişti. Benden laf almaya çalışmıştı. Büyük ihtimalle o zaman Edis'i tanımış hatta kıskanmış bile olabilirdi. Beira'dan olgun davranmasını beklememiştim.
Köydeki işlerimi hallettikten sonra Edis'i aramak için tekrar yola çıkmıştım. Sanırım Apollon yardım etmiş olacak ki onun ne yöne gittiğini fark edebilmiş. Yolu bulabilmiştim.
Kaldıkları küçük kulübeye yaklaşınca onu hiç beklemediğim bir şekilde göreceğimi biliyordum. Kaldıkları kulübenin etrafında dolanırken dışarıya büyücünün çıktığını görmüştüm. Onunla bir derdim yoktu ancak Edis'in içeride onunla olduğunu bilmek beni öfkelendirmişti.
Büyücü ile burun buruna geldiğimiz de onu süzmüştüm. Benden küçük olmalıydı. Gücünü hissetmiştim. Sanırım yaşına rağmen yeteneğini iyi geliştirmişti.
Edis'i korumak istediğinin şu an farkındaydım ama o an Edis'i benimseyip, kıskandığımı itiraf edebilirdim. Sevgilimi başkasının yanında bulmayı beklemiyordum.
O çocukla gerçekten de tesadüfen tanışmış olmalıydılar. Artık buna inanmaya başlamıştım. Büyücünün Edis'e kötülük yapacağını düşünmüyordum. Tanıdığım kadarıyla kesin bir ifadesi vardı.
Edis'in yaralarının bu kadar çabuk iyileşmesi beni mutlu etmişti ama ruhsal olarak iyileştiğini düşünmüyordum. Onun yanında olmalıydım. Onun beni iyileştirdiği gibi şimdi de ben ona yardım etmeliydim. Bu büyücünün iksirleri ile düzeltebileceği bir şey değildi.
Köye yaklaşmıştım. Köyün içine girince dikkatli davranmam gerekiyordu. Beira'nın burada olmadığını biliyordum ancak Morrigan'ın tek askeri Beira değildi elbet.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE VISION-Mystic Truths (GÖRÜŞ-Mistik Doğrular)
FantasiHayatın karşımıza neler çıkarabileceğini asla tahmin edemeyiz. Yaşadığınız, yaşıyor olduğunuz ya da yaşayacağınız olayların sizin yaşınızla, ruh sağlığınızla ya da olgunluğunuzla hiçbir alakası yok. Yokmuş. En azından hayat bunun bir örneğini bana y...