B19

507 67 2
                                    

"Kendini tehlikeye atacak şeyler yapmamalısın Daph,"

"O anda boş duramazdım değil mi?"

"Cesaretine hayranım ancak yine de sana bir şey olsun istemiyorum."

"Herkesin aynı şeyi söylemesinden bıktım. O anda ne yapılması gerekiyorsa onu yapıyorum."

"Daph, o dev seni tanımasaydı eğer yutacaktı. Hem zaten senin ejderhanın kuyruğuna nasıl ulaştığını aklım almıyor."

"Mathius, sonuç olarak onu oyalayıp senin işini kolaylaştırdım. Amacım da buydu zaten."

"Merlin'in kurbağa bacağı adına! Bazen beni delirtiyorsun Daph."

"Kendi yaptıklarına say." mırıldanarak yatağın üzerindeki örtüleri ve yastıkları alıp kapının önüne çıktım. 

Dün sadece dışarıdaki kütükleri içeriye taşıyıp şöminenin önüne yerleştirmiştik. Tabure görevi görüyorlardı. Bir tanesi daha geniş olduğu için de onu sehpa olarak kullanmaya karar vermiştik. Daha sonra da uyumuştuk. Dinlenmeye ihtiyacımız vardı. 

Bu sabah Mathius'tan önce uyanmıştım. Onu uyandırmak istememiştim. Onun da dinlenmesi gerekiyordu. Kapının önüne çıkıp kapının kenarlarında bitmiş olan otları koparmıştım. Daha sonra da gidip Rathalos'u kontrol etmiştim. Yanına gittiğim de onun da uyuduğunu görmüştüm. Rathalos bile uyurken normal bir hayvan gibi görünüyordu. Kim derdi ki koskoca ejderhanın masum görünebileceğini?

Mathius uyandığında ise beraber su bulmak için çevrede dolanmıştık. Banyo için ve kulübeyi temizlemek için suya ihtiyacımız vardı. Köye gitsek bile buraya yine döneceğimizi biliyordum. Burası bizim gizli yerimiz olacaktı. Bu yüzden burayı temizlemek istiyordum.

Şanslıydık ki çok uzağa gitmeden Mathius bir kuyu bulmuştu. Üstelik ipi ve kovası da vardı. Tabi en güzeli kuyunun içinde suyun olmasıydı. Bu kulübede kalanların bu kuyudan su ihtiyaçlarını karşıladıklarını düşünüyorduk. Suyun içilecek kadar temiz olduğunu düşünmüyorduk ancak duş ve temizlik için idealdi. Rathalos kuyunun olduğu yere inemediği için kendi kovalarımızı doldurup taşımak zorunda kalmıştık. Evdeki tüm kovaları ve boş, geniş kapları doldurana kadar gidip geldikten sonra Rathalos'un yanında oturup dinlenmiştik. Bu sırada Mathius bir şeyler yemişti. 

Şimdi ise Mathius ile birlikte kulübenin içini temizliyorduk. Suyun büyük bir kısmını duş için ayırmıştık. Geri kalanı ise temizlik için kullanıyorduk. 

Örtüleri ve yastıkları havalandırıp üzerlerindeki tozu silkeledikten sonra kulübenin içine girdim. 

"Eğer suyumuz kalırsa bunları da yıkarız." diyerek örtüleri ve yastıkları yatağın üzerine bıraktım. Mathius beni onaylayarak eline temizlik için kullandığımız bezi aldı ve bana doğru salladı. 

"Rafları silebilirsin. Ben de pencereyi sileyim." Kovanın içindeki diğer bezi alıp pencereye doğru ilerledim. 

Mathius, bu işlerden gerçekten anlıyordu. Temizlik yapabiliyor olması işime gelmişti. İnce çalılardan ve dallardan ufak bir süpürge yapmıştı. Önce onunla kulübenin içini süpürmüştük. 

Pencereyi silmeyi bitirdiğim de Mathius çoktan rafları silmiş, şöminenin içini temizlemeye başlamıştı. Aslında sadece içindeki fazla kalıntıları alıp dışarıya atıyordu. 

"Bu suyu boşaltalım şuradaki kapları yıkayacak kadar temiz değil." diyerek kovayı alıp dışarı boşalttı. Daha sonra boş kovayı tekrar temizlik için ayırdığımız sudan biraz doldurdu. Kapları yıkayıp rafların üzerine yerleştirdim. En yukarıdaki raflara bir şey koymamıştık. 

THE VISION-Mystic Truths (GÖRÜŞ-Mistik Doğrular)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin