"Edis..." tanıdığım kalın pürüzsüz ses beni mutlu etmişti. Uzun zamandır duymadığım bu ses bir anda keyfimi yerine getirmişti. Sesin geldiği yere gülerek koşmaya başladım. Üzerimdeki beyaz elbise rüzgarın etkisiyle fırıl fırıl havalanıyordu. Uzun kollar sıkıca belime sarıldığında başımı onun göğsüne yasladım.
"Seni öyle özledim ki, sana dönebilmek için can atıyordum." dediğinde keyifle mırıldandım.
"Bak işte ben sana geldim."
Onu gerçekten özlemiştim. Bu sarılma için çok uzun süre beklemiştim. Şimdiyse yanımdaydı ve ona sarılıyordum.
"Neden son doğum günüm de gelmedin Brandon?" Başımı kaldırıp Brandon'ın buz mavisi gözlerine baktım.
"Gelemedim."
"Seni bekledim."
"Biliyorum küçük kahinim, özlemini hissettim." diyerek alnıma ufak bir öpücük bıraktı. "Özür dilerim."
Ondan ayrılıp çevreme baktım. Mis gibi kokan yeşil otların arasındaydık. Gökyüzü masmaviydi.
Brandon elimi tuttuğunda beraber yürümeye başladık.
"Çok büyük sorunlar var Edis."
"Biliyorum, sana yardım etmek istiyorum."
"Bana yardım etmeni istemiyorum. Sana bir şey olmasını istemiyorum. Bu sefer değil."
"Bana bir şey olmayacak Brandon."
"Bu sefer konu sen değilsin Edis, o yüzden seni ilgilendirmeyen bir konu için kendini zarara sokmanı istemiyorum."
"Tek başıma olmayacağım." Brandon durup beni kendine çevirdi. Gözlerini kısarak bana baktı. Bu dediklerimi pek onaylamadığını biliyordum.
"Yanındaki her kimse karşılaştığımız zaman ona gününü göstereceğim." Kaşlarımı çatarak sevgilimin yüzüne baktım. "Kaşlarını çatma."
"O kötü biri değil. Sana ulaşabilmem için bana yardım ediyordu."
"Her ne olursa olsun sen benimsin Edis. Onları tanımıyorum." Gülümseyerek Brandon'a sarıldım. Gerilmişti. "Edis, büyük bir savaş olacak. Mistik dünyayı yakıp kavuracak bir savaş. Bu savaştan çok uzakta olmalısın. Her ne kadar Apollon senden görüşünü geri almış olsa bile sen hala onun kahinlerinden birisin. Bu savaştan mistik dünyaya ait herkes etkilenecek. Bu savaşa yakın olanlar daha çok etkilenecek. Bu yüzden bu diyarlardan uzaklaşmalısın."
"Peki ya sen? Döneceğinin garantisini bana hiçbir zaman vermedin. Buna rağmen ben senin hep geri döneceğine inandım. Ya dönemezsen Brandon? O zaman ne olacak? Bunu hiç düşündün mü? İnandığım şey yok olursa ben de yok olurum."
"Edis, sevgilim..." Gözlerini kapadı ve derin bir nefes aldı. "Bu benim görevim. Apollon benim yanımda. Beni koruyacağını umuyorum. Bu görev benim son şansım. Hayatta kalıp sana dönebilmem için son şansım."
Geri geri gitmeye başladığım da korku ile Brandon'a baktım. O da şaşkınlıkla etrafına bakınıyor bana doğru koşmaya çalışıyordu. Aramızdaki mesafe artıyordu.
"Brandon!"
"Seni seviyorum Edis!" Giderek ondan uzaklaştım ve tanıdığım beyaz boşluğun içinde yuvarlanmaya başladım.
***
Gözlerimi açıp mağaranın duvarına sabitledim. Çok geçmeden gözlerimi tekrar kapadım. Uyumalı ve gördüğüm rüyaya geri dönmeliydim. Brandon'a geri dönmeliydim. Onu uzun zaman sonra tekrar rüyamda görebilmiştim. Bu kadar kısa sürmesi beni üzüyordu. Ona geri dönüp onu sevdiğimi söylemeliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE VISION-Mystic Truths (GÖRÜŞ-Mistik Doğrular)
FantasyHayatın karşımıza neler çıkarabileceğini asla tahmin edemeyiz. Yaşadığınız, yaşıyor olduğunuz ya da yaşayacağınız olayların sizin yaşınızla, ruh sağlığınızla ya da olgunluğunuzla hiçbir alakası yok. Yokmuş. En azından hayat bunun bir örneğini bana y...