Bran akıllı bir adamdı. Yanımızda tütsü de getirmişti. İşimize yarayacak şeyler vardı. Tütsüyü yakarak yere koydum. Buranın mistik gücünü unutmamıştım. Koku anında mağaranın duvarları tarafından çekildi. Ruhlar tütsünün etkisi ile mayıştılar. Aynı zaman da bu tütsü onların iyiliğe yanaşmasını da sağlayacaktı. Güçleniyorlardı. Savaşta benim tarafımda olacaklarını biliyordum. Onlar beni ben de onları hissediyordum.
Hepsi etrafıma yanaşıp bir araya toplandılar. Mathius'un Kirke'sine ve Apollon'a dualarımı fısıldadım.
Bran kendini tütsünün kokusuna kaptırmıştı. Bu hali komik görünüyordu.
"Bran, dışarı çıkıp yalnız mıyız değil miyiz diye kontrol eder misin?"
Anında hareket ederek dışarıya yöneldi. Geldiklerini biliyordum ama içeriye girmeyeceklerdi.
Bran'in geri dönmesi uzun sürmedi. Geldiğinde gözlerindeki parlama beni mutlu etmişti.
"Bizi bekliyorlar."
Kadehi sıkıca tuttum. Yüzük ve kahin izim parlıyordu.
"Benimle gelin. Bana uyun. Sizleri daha rahat edeceğiniz bir yere götüreceğim. Sonunda hepimiz kurtulmuş olacağız."
Ruhlar benimle beraber hareket ettiler. Bran önden hızlıca gitmişti. Ruhlarla beraber mağaranın önüne geldiğimde durdum.
İstediğimin olması beni tatmin etmişti. Gülümseyerek gelen arkadaşlarıma baktım.
"Seninle yeniden karşılaşmak güzel Kahin." güzel nemf kızına baktım.
"Seni yeniden gördüğüm için mutluyum Larunda." Göz kırparak ona gülümsedim.
"Ölüm buraya uğramış." dedi merakla çevresine bakınırken. Başımı bir kez salladım.
"Beira öldü." dediğim de herhangi bir tepki vermedi. "Bana yardım etmenizi istiyorum. Eder misiniz?"
"Ne isterseniz yaparız."
"Güzel, ruhları uyandırdım. Onları buradan daha güvenilir bir yere götürmek istiyorum. Nereye gideceğimi bilmiyorum. Ayrıca giderken ruhları da korumak istiyorum."
"Görev anlaşılmıştır!" diyerek yanında getirdiği sayamadığım kadar nemfe işaret verdi. Nemfler bir anda çevremizi sarmaladılar. Ben ve Bran'de dahil tüm ruhlar ile birlikte yavaşça havalandık. Nemfler hızlı perilerdi. Bizi hızla güvenilir bir yere götüreceklerdi.
Yolculuğumuz bize göre kısa sürmüştü ama uzun bir yol kat ettiğimizi biliyordum. Nemfler bizi yere indirdiklerin de yüksek ağaçların olduğu bir ormanın için de olduğumuzu anladım. Bu yer tuhaf bir şekilde beni kendime getirmişti. Çıplak tepelerden sonra böyle gür ağaçların olduğu bir ormana gelmek beni rahatlatmıştı.
Bran'de gülerek etrafına bakıyordu.
Larunda koluma dokunarak dikkatimi kendine çekti.
"Şuradaki mağarayı görüyorsun değil mi? Ruhları orada sakla. Düşmanlar sizi bulamayacaklardır."
"Teşekkür ederim Larunda."
Larunda nemf arkadaşlarını yanına çağırarak bizden uzaklaşmaya başladı.
"Yakında yine görüşeceğiz Kâhin." ve anında yok oldular.
Bran ve ruhlarla tek başımıza kalmıştık.
***
Mağaraya geleli 2 gün olmuştu. Savaş yakındı. Şu an geceydi ve artık hava gerçek anlamda soğumuştu. Arada yağmur yağıyordu. Larunda'nın bize verdiği mağara gerçekten işe yaramıştı. Ruhlar ve kadeh orada duruyorlardı. Onları basit emirlerle yönlendirebiliyordum. Bu yüzden biraz rahattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE VISION-Mystic Truths (GÖRÜŞ-Mistik Doğrular)
FantasyHayatın karşımıza neler çıkarabileceğini asla tahmin edemeyiz. Yaşadığınız, yaşıyor olduğunuz ya da yaşayacağınız olayların sizin yaşınızla, ruh sağlığınızla ya da olgunluğunuzla hiçbir alakası yok. Yokmuş. En azından hayat bunun bir örneğini bana y...