B13

530 70 7
                                    

"Yabancılar... Ormanın büyüsü sizi saklamayacak. Nereden gelip nereye gittiğinizi biliyoruz. Sesimi duyun, size yakışacak en güzel şey ölüm."

Bu yaşlı kadın sesi korkumu artırsa bile Mathius'un yanımda olması dikkatimi dağıtmamamı sağlıyordu. Bu kadının normal biri olmadığını biliyordum.

Mathius'a sarılı bir şekilde yere çömelmiştim. Mathius'un nefesini kulağımda hissedebiliyordum. Bana yakın duruyordu. Bir şey söyleyeceğini biliyordum. Bana sarılı kolunu gevşetti.

"Ayrı yönlere koşacağız. Olabildiğince hızlı koş. Ben onları ormanın diğer tarafına çekeceğim. Sen de Rathalos'a seslen. Seni duyacaktır." fısıltısı beni germişti.

"Seni yalnız bırakamam. Ayağın hala çok iyi değil."

"Sonsuza kadar ayrılmıyoruz. Rathalos gelince beni almaya gelirsin."

Benden ayrıldığında tereddütle dizlerimin üzerinde doğruldum. Mathius elime dokunup yavaşça yürümeye başladı. Tamamen doğrulup çalılığın arkasından ağaçların diğer tarafına baktım. Bir ışık huzmesi ağaçların arasından süzülüyordu. Mathius parlak ışığa doğru yavaşça ilerledi. Hemen koşmayacaktım. Önce onu izleyecek ve ne olduğunu anlamaya çalışacaktım.

"Banshee!" Mathius'un sesi olduğumuz yerde gürledi.

"Büyücü, ormana saklanmayacağını, karşıma çıkacağını biliyordum."

Onları göremiyordum ama sesleri net geliyordu. Görünmemek için de çalıların arkasından çıkamıyordum.

"Niçin bizi rahatsız ediyorsun?" Mathius, kadını yıllardır tanıyor gibi konuşuyordu.

"Gideceğiniz yeri biliyorum büyücü, sesimi duydun, beni gördün. Bunun neye sebep olduğunu biliyorsun değil mi?"

"Ölmeyeceğim Banshee. Kirke yanımda olduğu sürece bana bir zararın dokunamayacak."

"Sana zarar verecek olan ben değilim büyücü. Morrigan senin geleceğini biliyor. Yalnız olmadığını biliyor. Morrigan, kendinin peşinde olduğunu da biliyor. Dikkatli olmanız bile sizi kurtarmayacak."

Banshee her kimse iyi biri değildi. Morrigan'ın emrindekilerden biri olduğu da belliydi. Şuanda hızla koşup Rathalos'u çağırmam gerekiyordu. Rathalos'un sesimi duyacağını sanıyordum çünkü bir şekilde bize bağlıydı.

"Morrigan'ın hepinizi kandırdığını biliyorum Banshee. İyiliğin her zaman üstün olduğunu unutuyorsun."

"Ben sadece haberciyim büyücü. Ne sen ne de o kahin, Morrigan'ın elinden kurtulamayacaksınız."

O kadının benden bahsetmesi sinirlerimi germişti. Benim de buralarda olduğumu biliyordu. Bize zarar vermeyecekse neden hala gitmiyordu? Bu kadının öteki dünyada görevi neydi?  

Yavaşça çalıların arkasından ilerlemeye başladım. Mathius'un onu oyalayacağını biliyordum. Apollon'a dualarımı fısıldadım. Boğazımda asılı duran tüyü sıkıca kavradım. Önümü çok iyi göremiyordum ancak yine de ilerleyebiliyordum. Başımıza bu tarz olayların geleceğini düşünüyordum ama bu kadar çabuk olacağını düşünmüyordum. Rathalos bizim zor durumda olduğumuzu hissetmemiş miydi? Sonuçta Mathius'a bağlıydı. Nasıl olurda hala gelememişti. 

Sırtımda bir çanta ile yavaşça yürümek zordu. Ağaçların dalları ya da çalılar sürekli bana çarpıyordu. Bu durum işimi zorlaştırıyordu. Mathius'un büyülediği hançerimi çıkarıp sıkıca kavradım. İşime yarayacağını hissediyordum. Çevremdeki sihirli varlıkları hissetmeye başlamıştım. Benim burada olduğumu biliyor olmalıydılar. Şu cadı görünümlü kadın da öyle demişti. Acaba Mathius hala onunla konuşuyor muydu?

THE VISION-Mystic Truths (GÖRÜŞ-Mistik Doğrular)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin