~Brandon'ın ağzından~
Kimse göründüğü gibi değildi. Hepimizin ayrı bir hikayesi vardı ve bunun acısını sürekli gizlemeye çalışıyorduk. Mathius'ta öyleydi. Acısını saklamayı güzel öğrenmişti. Pozitif kalarak bunu sağlamaya çalışıyordu. Bense ciddi kalmaya çalışarak.
Beira'ya bu kadar ilgi duyduğunu ilk gördüğümde anlamıştım. Merlin'e olan bağlılığı yüzünden günahla bulanmış sevgilisinden uzaklaşmış, nefretini beslemişti. Mathius, gerçekten de iyiydi. Edis'i ondan kıskandığım için ona karşı gardımı indiremiyordum. Ona Edis için katlanıyordum ancak şu anda tuhaf bir şekilde Mathius'a alışmıştım.
Apollon'un yine bizden sakladığı planları olduğunu hissediyordum. Beira'nın aniden tanrı oku ile öldürülmesinin bir sebebi olmalıydı.
Bildiğim kadarıyla bizim dünyamızda tanrı oku kullanılmazdı. Kahinler, Druidler, büyücüler ve diğerleri için bu oku kullanmak yasaktı. Mathius'un bunu biliyor olması gerekiyordu. Belki de biliyordu. Morrigan'ın bunu yaptığını söylüyordu. Bu işin içinde bir bit yeniği vardı ancak bunu çözecek vaktimiz yoktu. Mathius'un acısı geçmeyecekti ancak şimdilik bunu bastırması gerekiyordu.
Konuşmamızdan beri hala odadaydı ve sesi çıkmıyordu. İşlerimi hallettikten sonra yanına tekrar gidip kontrol etmeyi düşünmüştüm. Kendisine zarar verecek biri değildi. İksiri yapabileceğine de güveniyordum. Kısa süreceğinden bahsetmişti.
Odanın kapısını açtığımda hemen açılmadı. Kapıyı biraz ittirdiğim de Mathius'un başını görmüştüm. İstemsizce içimde bir telaş oluşurken içeriye girmeyi çalıştım. Yere eğilip Mathius'un başını dizime yasladım.
Yaşıyordu ancak baygındı. Nefesi yavaştı.
"Percival!" sesimin ona ulaştığını biliyordum. Beni çok bekletmeden yanıma geldi. Sorgulayıcı bakışlar ile yanıma çömeldi ve Mathius'u kaldırmama yardım etti.
Mathius'u taşıyıp yatağın üzerine yatırdık.
"Bu nasıl oldu?" Percival'in sorusu hakkında hiçbir fikrim yoktu.
"Bilemiyorum. Başında kan yok. Fiziksel darbe almamış." Dedim.
"Bunu yapan kim olabilir? Morrigan burayı bulamaz."
"Haklısın, bu her kimse büyü ile ilgilenen biri. Umarım ona zarar vermemiştir. Neyse ki nefes alıyor." Diyerek Mathius'un yüzüne baktım. "Peki, bu kişi burayı nasıl buldu?"
Mathius'u bayıltan her kimse burayı biliyordu. Bu çok tehlikeli bir durumdu. Bizden haberi olan birileri vardı. Niyeti kötü olan biri Mathius'u öldürebilirdi ancak Mathius sadece bayılmıştı. Ona neyin iyi geleceğini bilmiyordum ilk aklıma gelen tütsüler oldu. Bir de Edis'e verdiği iksir.
"Percival, bir iki tane tütsü getir. Koku, onu rahatlatsın. Bir de bana verdiği iyileştirici iksiri içirelim belki kendine gelir."
Percival, başıyla beni onaylayarak raflarda duran tütsüleri alıp yanıma geldi. O tütsünün ucunu yakarken ben de cebimden iksir şişesini çıkarmıştım. İksiri Mathius'a içirirken odayı tütsü kokusu kaplamıştı. Bu ona iyi gelecekti.
**
Ne zamandır Mathius'un yanında duruyordum bilmiyordum. Percival'i diğerlerinin yanına göndermiştim. Kimse Mathius'a ne olduğunu bilmemeliydi. Panik havası oluşsun istemiyordum. Belki Rathalos şu an Mathius'a neler olduğunu hissediyor olabilirdi. Ejderhanın şu anki efendisi oydu.
"Athair..." *
Mathius'un fısıltısı ile yerimden doğruldum.
"Tabhair treoir dom le do thoil..." **
Rüya görüyor olmalıydı. Ya da kâbus. Başını hafifçe hareket ettirmeye başlamıştı. Benim dilimde fısıldamaya devam ediyordu. Kendisi ayılana kadar ona dokunmayacaktım. Edis'in büyükannesi bunun yanlış olduğunu söylerdi.
"Potion!" *** Kendini ileriye doğru atarken onu omuzlarından yakalamış sıkıca tutmuştum.
"Tamam Mathius, geçti." Diyerek yüzüne baktım. Yüzü soluktu. Bir anda yüzünü ekşitti. Afallayarak çevresine bakındı. "Kâbus görüyordun."
"Brandon," diyerek başını ovuşturdu. "Başım çok kötü."
"Seni bulduğumda başında ya da herhangi bir yerinde kan yoktu."
"Büyü ile etkisiz hale getirildim. Başımın içinde aniden bir sancı oluştu." Sakinleşmişti. Beklediğimden daha az tepki vermişti. Bu iyiydi. Kupaya su doldurup ona uzattım. Suyu içti.
"Kim yapmış olabilir?" diye sordum. Kimsenin peşimize takılmadığını biliyordum. O anda Mathius birden hareketlendi. Şaşkınlıkla bana bakıyordu. Yataktan kalkıp, yatağın içine bakınmaya başladı. Bir şey arıyor gibiydi. Aşırı telaşlıydı. "Mathius, ne oluyor?"
"İksir!" sesindeki tedirginlik beni rahatsız etmişti. Üzerini aramaya devam etti. "Eminim, şişeyi cebime koyduğuma eminim."
"Ne şişesi? Mathius?" ben de giderek geriliyordum.
"Morrigan'ı etkisiz hale getirebilecek bir büyü ile iksir hazırlamıştım. Onu şişeye koyup cebime koymuştum. Yanına geliyordum ki..." avcunu alnına yaslayarak bana baktı. "Tabi, ya!"
"Senin bu iksiri yapacağını bilen biri iksiri alabilmek için seni bayılttı!"
"Merlin'in asası adına! Kirke'ye ne hesap vereceğim şimdi?" hayıflanarak yatağa geri oturdu ve yumruklarıyla yatağa sertçe vurdu. Başını ellerinin arasına alarak dizlerine doğru eğildi.
"Mathius, bunu tekrar yapamaz mısın?" Olduğu yerde başını iki yana salladı.
"Hayır, Kirke bana bu büyüyü tek seferlik yapmam için yardım etmişti."
İşte bir bu eksikti. Bu iksiri kim almış olabilirdi? Mathius'tan daha güçlü biri olmalıydı. Yoksa Mathius onun varlığını hisseder, kendini koruyabilirdi.
"Bu iksir nasıl işe yarıyordu?"
"Morrigan'ın bu iksiri içmesini sağlayacaktım. İçtiği an da tanrı ışığı yok olacaktı." Diyerek kupadan biraz daha su içti. Eli titriyordu. "Yani, öyle umuyordum."
Başımı bir kez salladım. Şu anda yapabileceğimiz bir şey yoktu. İksiri alan kişinin Morrigan'ı öldürmek istediğini düşünüyordum. Başka açıklaması olamazdı. Yanımıza gelen kim olabilirdi?
Bran?
Ah, hayır. Onun habersiz bir iş yapacağını düşünmüyordum. Özellikle de Edis'i o ruhlarla yalnız bırakıp asla buraya gelmezdi.
Beira, henüz ölmüştü.
Dullahan olabilir miydi? Kafamda parçaları oturtmaya çalışırken Mathius'un omzunu sıktım.
"O iksir bir şekilde geri dönecek Mathius."
Sesimdeki kararlılık onu biraz da olsa gevşetmişti.
Her şey yakında son bulacaktı.
Athair: Baba
Tabhair treoir dom le do thoil: Lütfen bana yol göster.
Potion: İksir
Yazar Notu: Merhabalar arkadaşlar. Düzensiz yayımladığım bölümler için herkesten özür dilerim. Hikayenin sonlarına doğru yaklaştığımızı söylemek isterim. Bundan sonra da yine uzun bir süre yeni bölüm yayımlayamayabilirim ancak yine de elimden geldiğince yazacağım. Anlayışınız için şimdiden teşekkürler. Keyifli okumalar! Bir sonraki sefere görüşmek üzere kahinler!
Vizyonunuz bol olsun! :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE VISION-Mystic Truths (GÖRÜŞ-Mistik Doğrular)
FantasyHayatın karşımıza neler çıkarabileceğini asla tahmin edemeyiz. Yaşadığınız, yaşıyor olduğunuz ya da yaşayacağınız olayların sizin yaşınızla, ruh sağlığınızla ya da olgunluğunuzla hiçbir alakası yok. Yokmuş. En azından hayat bunun bir örneğini bana y...