Odamın içine uzun uzun baktım. Hala yerleştirmemiştim. Neyi nereye koymam gerektiğine hala karar verememiştim. Bir yerden başlamam gerekiyordu. Bavulumu ve çantalarımı kapının arkasına getirdim. Çalışma masamı ve sandalyesini de duvarın kenarından çektim ve çantalarımın yanına getirdim.
Yatağımı pencerenin yanına getirmek istiyordum. Boş duvarlar bana lazımdı. Yatağımın başlığını sıkıca kavrayıp kendime doğru çektim. Yatağın çok ağır olmaması beni sevindirmişti. Onu pencerenin yanına çok yorulmadan ittirebilirdim. Yatağın ucuna gelip kendime doğru çektim. Duvar ile yatak arasındaki boşluğa geçerek yatağımı pencerenin kenarına ittirdim.
Nefesimi vererek dolabıma baktım. Yatağımın karşısında kalan duvara yaslanmıştı. İstediğim yerde olduğuna karar vererek çalışma masama yöneldim. Yatağımın yanına yaklaştırdım. Sandalyesini de önüne koyduğumda yatağımın kenarına oturup biraz soluklandım. Şimdi sıra çantalarımı boşaltmaktaydı. Biraz üşenerek bavuluma doğru ilerledim.
Bavulumun içindeki tüm kıyafetlerim yatağımın üzerindeydi. Sıkılarak bu kıyafetlere baktım. Gelmeden önce annem zorla alışverişe çıkarmış üzerime göre bana bir şeyler almıştı. İstemsizce gülümsedim. Annemi düşünerek tişörtlerimi katlamaya başladım. Şuanda kesin mutfakta öğlen yemeği hazırlamakla meşguldür.
Kıyafetlerimi dolabıma yerleştirdikten sonra kapaklarını kapadım. Sırt çantamı alarak yatağımın üzerine oturdum. Resimlerimi çizdiğim defteri çıkararak açtım.
Bu defteri hala saklıyordum. İçindeki resimleri atamıyordum. Bir şey onları yok etmemi engelliyordu. Ne yok edebiliyordum ne de onlara sürekli bakmaktan kendimi alıkoyabiliyordum. Ben de onları gözümün önünden ayırmamayı tercih ettim.
Brandon ile birlikteyken ve ölümümü çizdiğim resimleri dikkatlice defterden kopardım. Duvarın önüne gelerek resimleri sırasıyla yan yana duvara yapıştırdım. Böyle daha iyiydi. Nasılsa uzun bir süre buradaydım. Onları duvara asmamda bir sakınca yoktu. Geri dönüp defterimin diğer sayfalarına çizdiğim resimleri de kopardım. Bu resimlerin hepsi benim için özeldi. Bu resimler kaybetmek istemediğim anılarımın bir parçasıydı. Gülümseyerek hepsine baktım.
Duvarın önüne gelip bu resimleri de duvara yapıştırdım. Hepsinde onunla ben vardım. Onunla çarpıştığım an, okulumun yaz partisindeki dansımız, ona sarıldığım birkaç an, çatımızda oturup yıldızları izlememiz, onun gülerken ki birkaç hali... Hepsi şu anda duvarda bana bakıyordu. Onu özlediğimde hep çiziyordum. Onun bana verdiği defteri –sadece birkaç defa günlük yazmıştım- artık sadece anılarımla dolduruyordum. Çoğu anımızı oraya yazmaktansa oraya çiziyordum. Bu daha güzel oluyordu. Defterimi çalışma masamın üzerine koydum. Belki bu günde bir şeyler karalardım. Defterimin kapağını açarak içinden herhangi bir sayfayı açtım.
İkimiz vardık. Papatyaların içinde beni taşıyordu. Gülümseyerek parmaklarımı sayfanın üzerinde gezdirdim. Derin bir nefes alarak o anı düşündüm. Hayalimi gerçekleştirmişti. O anda o kadar şey arasında normal hissetmemi sağlamıştı.
Defteri açık bırakarak diğer defterlerimi, kitaplarımı, laptopumu ve diğer araç gereçlerimi çalışma masamın üzerine yerleştirdim. Panomu çalışma masamın önüne asabilmem için bir çivi ve çekice ihtiyacım olacaktı. Bunları Mathius'tan isteyebilirdim. Şu anda ne yapıyordu bir fikrim yoktu. O da yavaş yavaş odasına yerleşiyordu sanırım. Yatağımın üzerine yayıldım. Aşırı yorulmamıştım ve neredeyse yerleştiğim için mutluydum.
Geriye sadece panomu asmak kalmıştı. Tabi, panomu kaplayacak planlar ve haritalar da... Sanırım Mathius'un yanına gitmem gerekiyordu. Düşündüğüm kadar kötü bir çocuk değildi ama hala onu iyi tanımıyordum bu yüzden pek de yanına gitmek istediğim söylenemezdi. Ancak şu anda sadece ondan yardım isteyebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE VISION-Mystic Truths (GÖRÜŞ-Mistik Doğrular)
FantasyHayatın karşımıza neler çıkarabileceğini asla tahmin edemeyiz. Yaşadığınız, yaşıyor olduğunuz ya da yaşayacağınız olayların sizin yaşınızla, ruh sağlığınızla ya da olgunluğunuzla hiçbir alakası yok. Yokmuş. En azından hayat bunun bir örneğini bana y...