B11

600 69 12
                                    

"Rathalos, Mathius yetişmeseydi beni az daha kızartıyordun." Güneşin ışıkları etrafı yeni yeni aydınlatıyordu. Gece öğrendiklerimden sonra biraz ağlamış sonra da Mathius'un yanında uyuyakalmıştım. Gün daha yeni doğarken kalkmıştık ve kurt gibi açtım.

"Kadim dostum, Daph bunu her seferinde hatta sonsuza kadar söyleyip duracaktır şimdi." Ejderha bir kıkırtı çıkartırken Mathius kahkaha atarak gülmüştü. İkisine de gözlerimi devirerek baktım. "Kadınlar..."

"Güzel bir anı olmadı benim için." diyerek montumu üzerimden çıkardım. Gerçekten sıcaklamıştım. Gerçi hava aşırı sıcak değildi ama çokta soğuk değildi. Kazağımla dursam sorun olacağını düşünmüyordum. Bulunduğumuz yerde çok fazla çimen yoktu ancak yine de çıplak ayakla dolaşılabilecek bir yerdi. Botlarımı ve çoraplarımı çıkarıp çantamın yanına bıraktım.

"Doğayı seviyorsun Kahin," dönüp ufak bir tebessümle ejderhaya baktım.

"Evet, doğa beni rahatlatıyor." Mathius çantasından yiyecek bir şeyler çıkartırken ben gidip ejderhanın yanına oturdum. O da hala yerde uzanıyordu. "Güneş ışıklarını da özledin mi Rathalos?"

"Sürekli kendi ateşimle yanan meşalelerin ışığından sonra güneşi görmek güzel bir duygu Kahin,"

"Seni çok kolay etkimiz altına aldık Rathalos, hiçbir şey hayal ettiğim gibi olmadı."

"Ne bekliyordun ki Daph, bizi öldüreceğini mi?" Mathius kaşlarını kaldırmış bana bakıyordu.

"Hayır, bizi zorlayacağını düşünmüştüm. Bu kadar kolay kaynaşabileceğimiz aklımdan hiç geçmedi. Baksana onun mağarasını bulduk, sonra sen geldin. İki kelime söyledin öfkesi hemen geçti. Daha sonra da onu ordan çıkardık."

"Ben yüzyıllardır sizi bekliyordum Kahin, o mağaradan çıkarılmayı, özgürlüğüme kavuşmayı bekliyordum. Nasıl olurda size zorluk çıkarmamı bekliyordun?"

"Üzgünüm Rathalos ama hayatımda senden önce hiçbir ejderha ile karşılaşmamıştım. Sadece filmlerdeki animasyonlardan biliyordum. Kahin olduktan sonra başıma gelen onca olaya rağmen hiç ejderha adı geçmedi. Taa ki Mathius ile karşılaşana kadar."

"Size sadakatimi ve güvenimi her zaman sunacağım Kahin, siz beni kurtardınız ben de size yardım edeceğim."

Mathius yanıma gelip karşıma oturdu. Yiyecek birkaç şeyi de önümüze bıraktı. Geçen seferki gibi hırkasını yere sermişti. Biraz sandviç ve meyve suyu vardı. Bunlardan daha kaç tane vardı çantasında? Hala bitmemişti.

"Üzgünüm Kadim dostum ancak yanımızda senin yiyebileceğin bir şey yok. Aslında neyle besleniyorsun onu da bilmiyorum."

"Dert etme Kadim dostum çok uzun süre aç durabiliyorum."

"Gerçekten Rathalos o kadar yıl boyunca o mağara da ne yedin? Orada senden başka kimse yoktu. Kendi kendine mi baktın?"

"Aslına bakarsanız Kahin, siz gelene kadar kalenin dışındaki Troller bana yardımcı oluyordu."

Mathius ile aynı anda birbirimize baktım. Şaşırmıştık. Bir ejderhanın bakıcılarını öldürmüştük. Belki de kötü troller değillerdi ancak bize saldırdıkları için kendimizi koruma ihtiyacı duymuştuk.

"Biz onları öldürdük Kadim dostum. Karşımıza çıkacaklarını biliyorduk. Kendimizi savunmamız gerekiyordu."

"Biliyorum," ejderhanın rahatı yerinde gibiydi. Biz yemeğimizi yerken bizi izliyordu. Aç olduğunu düşünmüyordum. Uzun süreli dayanabildiğini söylemişti. Meyve suyumu havaya kaldırdım ve elimde salladım.

THE VISION-Mystic Truths (GÖRÜŞ-Mistik Doğrular)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin