B40

287 40 3
                                    

~Brandon'ın ağzından~

"...malzemeler nerede? Hepsi tamamsa Mathius'a götürün..."

Elimdeki hançeri Percival'e uzattım. Kızıl sakalını ovduktan sonra hançeri elimden aldı.

"Ritüelde bu hançeri kullanacağız."

"Senin için önemli bir şeye benziyor." O kadarda önemli değildi sadece bir Druid hançeri olduğu için daha güçlü mistik bir özelliği vardı.

"Sevgili lanetli büyükbabamdan kalan bir hançer." Dedim alaycı bir sesle. Chariour'a ait hançeri hala kullanıyordum. Geçmişi unutmuyordum ama onu bana hatırlatacak bir şeyi kendime ayırmak istemiştim.

"İnanamıyorum. Daph neredeyse bu bıçakla mı ölümü hissedecekti?" İstenmeyen ot dibimizde bitmişti yine. Geçen sefer onunla beraber ejderhanın yanına kadar yürümüştük. Yolda ailesinden biraz bahsetmişti. Gerçi sadece babasından. Beira'nın yüzünden yatalak bir durumdaydı. Bu yüzden yine Beira'nın canlısına ihtiyacı vardı. Mathius'u hala yakın hissetmiyordum ancak bir şeyler için çabaladığı ortadaydı. Bunu da göz ardı edemezdim.

"Malzemelerini sana verdiğimiz odaya yolladık." Diyerek ona doğru ilerledim. "İşini yap."

"Neyi ne zaman yapacağımı biliyorum." Dedi yarım ağız gülerek. Bu umursamaz tavrı beni geriyordu. "Her neyse ritüelde bununla mı beni doğrayacaksınız."

"Abartıyorsun Matty." Percival gülerek hançer ile havada yarıklar açtı. "Sadece ufacık bir kesik."

"Merlin'in sakalı adına! Mistikçil silahların nasıl can yaktığından haberin yok tabi."

"Sana bir şey olmaz." Diyerek Percival yanımızdan uzaklaşmaya başladı. Soru işaretleri ile dolu gözleri benimkilerle buluştu.

"Malzemeler eksiksiz değil mi? Ortaya yanlış şeyler çıkmasını istemiyorum."

"Her şey tam." Dedim. Çok işim vardı ve beni lafa tutuyordu. Başını sallayıp önümden ilerlemeye başladı. Ona verdiğimiz odaya girdiğini görünce rahatladım. Sonunda işine başlayacaktı.

Edis'in ne durumda olduğunu merak ediyordum. Bran ona göz kulak oluyordur muhtemelen ama Edis'in inatçılığının tutup kafasına eseni yapmasından korkuyordum. Bu sefer düşmanları belliydi. Üstelik düşmanlarının yanındaydı. Eğer dikkatli davranmazsa her şey kötü olurdu.

İşlerim çoktu ancak aklımın Edis'te olması beni yavaşlatıyordu.

"Evlat, Matty'nin yanına git."

"Olmaz. Yapılacak çok şey var."

"Ah, yapma. Her şeyin neredeyse eksiksiz olduğunu sen de biliyorsun." dedi.

"Evet, öyle ancak her şeyi kontrol etmeliyim. Elimizdekilere bir şey olsun istemiyorum. Bilirsin rutin işlerim."

"Ben kontrol ederim. Hadi git. Çocuğun yaptığı büyüyü izle."

Percival'in bu babacan tavrı beni gülümsetmişti. Onunla tanıştığım için ayrıca şanslıydım. Bana severek yardım etmesi güzeldi. Dört senedir omzumdaki yükleri hafifletmeye çalışıyordu. Onu kendime yakın görüyordum.

Percival'e selam verip Mathius'un kaldığı odaya ilerledim. Yavaşça kapıyı açtım. Mathius bakışlarını direkt bana çevirmişti. Gelmemi beklemiyordu. Şaşkınlığı uzun sürmedi.

"İşlerini erken bitirdin galiba." Dedi gülerek.

"Bu kadar çok şey olurken her şeye gülerek cevap vermen sinir bozucu." Yüzündeki ifade değişmedi.

THE VISION-Mystic Truths (GÖRÜŞ-Mistik Doğrular)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin