Elimdeki odunları yere bıraktım. Diğer odunları da almak üzere geri döndüm. Mathius, Kirke'nin dediği büyüyü yapacaktı ancak bundan önce biraz hazırlık yapmamız gerekiyordu. Mathius ateş yakmamız gerektiğini söyledi. Mathius'un yanına döndüğüm de Rathalos'un da yardımı ile biraz daha odun kırdığını gördüm. Onun kırdığı küçük odun parçalarını da kucağıma aldım.
"Bu kadar odunun yeteceğini düşünüyorum." dedim.
"Her ihtimale karşı bu odunları da almalıyız. Büyü bitene kadar ateşin sönmemesi gerekiyor." diyerek küçük dalları kırmaya devam etti. Bu sefer bu dalları kırması için onun ağaca tırmanmasına izin vermemiştim. Büyü ile de bu işi halledebilirdi. Zaten ejderhada ona yardım ediyordu. Yüksekteki kalın dallara pençe atması yetiyordu.
Kucağımdaki odun parçalarını da düzgün bir şekil de diğer odunların üzerine dizdim. Mathius'ta diğer odunları getirip kenara bıraktı.
"Daph, ateş sönmeye başlar gibi olursa kenardaki odunları yavaş yavaş ateşin içine atarsın tamam mı?"
"Anladım." dediğimde ellerini birbirine vurarak silkeledi. Sonra ejderhaya seslendi.
"Kadim dostum, hadi ateşle bakalım." diyerek beni kolumdan tutarak kenara çekti. Rathalos odunların üzerine doğru eğilip yavaşça nefesini üfledi. Ağzından çıkan ateş, odunları tutuşturduğunda Mathius'a baktım. Yarım ağız gülerek Rathalos'u izliyordu. Rathalos geri çekildiğinde Mathius, tenekeden yapılmış bir kovayı ateşin üzerine koyup yerleştirdi. Kova ve suyu beni ararken bulmuşlardı. Bu sefer büyü yaparken onlara da ihtiyacı varmış.
"Bak Daph, bu sefer sadece kelimeler işimize yaramayacak." diyerek kovanın içindeki suya baktı. Diğer malzemeleri de yere bıraktıktan sonra ince ve orta uzunlukta bir dalı eline alıp beni yanına çağırdı. "Bir iksir kaynatacağız Daph."
"Bu sefer daha eğlenceli olacak desene." dedim merakla. Yerdeki malzemelere bakmaya başladım. Birkaç çeşit ot, benim Akuamarin taşım, Rathalos'un bulduğu Ambrossia tozu ve bir de yine ufak bir kabın içinde su vardı.
"Seni asistanım ilan ediyorum. Karışımı beraber hazırlayacağız. Büyülü kelimeleri de ben söyleyeceğim."
"Pekala, sanırım yardım edebilirim." diyerek malzemeleri işaret ettim. "Bunlar ne?"
"Öğreneceksin, ben malzemeleri kaynayan suyun içerisine atarken sen sürekli suyu karıştıracaksın." diyerek elindeki sopayı bana uzattı. "Anlaşıldı mı asistan?"
"Anlaşıldı." diyerek güldüm ve diğer odunları da yanıma taşıdım. Ateşin hiç sönmemesi gerekiyordu. Bir işe yaramak istiyordum. Suyu sürekli karıştıracak ateş azaldığında odun atacaktım. Bunları da artık yapabilmem gerekiyordu.
Mathius, gökyüzüne baktıktan sonra Rathalos'a döndü. İkimiz de suyun kaynamasını bekliyorduk. Rathalos'ta bizi izliyordu. Çok fazla konuşmuyordu. Mathius, ondan bir şey istediğinde hareketleniyor ya da ben ona bir şey sorduğumda konuşuyordu.
"Rathalos, tozu nasıl ve nerede buldun?"
"Çok uzağa gitmeme gerek kalmadı Kahin, birkaç dağ ötede bir ormanın içinde buldum."
"Onu alman kolay oldu mu?" dediğimde Mathius ondan önce söze girdi.
"Biliyor musun Daph, toz bir defne ağacının kovuğundaymış ve ağacın hemen yanında akan akarsuyun içinde ki Naiad nemfleri tarafından korunuyormuş." Şaşkınlıkla Mathius'a baktım.
"Onlar iyi nemflerdi, size yardım edeceğimi bildikleri için tozdan bir miktar bana verdiler." dedi Rathalos.
"Bu yüzden geri dönmen uzun sürmedi. Şanslıymışız." dediğim de Mathius sadece gülümsedi ve suyu kontrol etti. Rathalos ise yere uzanıp bizi izlemeye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE VISION-Mystic Truths (GÖRÜŞ-Mistik Doğrular)
FantasyHayatın karşımıza neler çıkarabileceğini asla tahmin edemeyiz. Yaşadığınız, yaşıyor olduğunuz ya da yaşayacağınız olayların sizin yaşınızla, ruh sağlığınızla ya da olgunluğunuzla hiçbir alakası yok. Yokmuş. En azından hayat bunun bir örneğini bana y...