B42

307 37 8
                                    

Heyecanlıydım. Gün gelmişti. Askerleri uyandıracaktım. Evet, onlar benim yardımımla uyanacaklardı.  

Bu birkaç günde Dullahan ile konuşma fırsatı bulamamıştım. Nerede olduğunu bilmiyordum. Aslında Morrigan'ın da nerede olduğunu bilmiyordum.

Birkaç gün önce köprücük kemiklerimde çok şiddetli bir ağrı yaşadım. Ne olduğunu anlayamadım ama kesinlikle Brandon ile ilgisi vardı. Kötü bir his değildi ancak canı yanmıştı. Doğal olarak benim de. Üstelik uzun zamandır onu böyle hissetmemiştim. Onun için endişeleniyordum. Eğer ona bir şey olduysa umarım Mathius ona yardımcı olabilmiştir. 

Bran, onların yanından döndüğünde gördüğü her şeyi anlatmıştı. Mathius'un Brandon'a yardım etmesi beni sevindirmişti. Bran'e göre Brandon biraz daha uysal hareket ediyormuş. Onunla anlaşmaya çalıştığını söylemişti. İkisinin bir arada olması iyiydi. Böylece daha kolay hareket edeceklerdi.

Şimdi ise Bran'le beraber hazırlanıyorduk. Bana hazırlanmam da yardım ediyordu. Öteki yandan da bana nasihat veriyordu.

"Korkma, canın biraz acıyacak ama Apollon sana güç verecektir."

"Gerçekten bunu yaptığımıza inanamıyorum. Umarım Morrigan bir şeylerden şüphelenmez."

"Onlar senden hep şüphe edecekler. Yapman gereken şey askerlerin üzerindeki gücü kaybetmemen. Ritüeli vizyonundaki gibi Morrigan değil Dullahan kendi büyüsü ile yapacak. Asıl ona dikkat etmeliyiz leydim."

"Dullahan'a hala güvenemiyorum. Bizim bilmediğimiz bir şeyler çeviriyor ancak ne olduğunu anlayamıyorum."

"Bunu ritüelde göreceğiz.

"Bran, yüzüğe bak tekrar parlıyor." Yüzüğü harekete geçirip onu canlandırmak uzun sürmemişti. 

Yüzüğü kendime bağlayabilmek için minik bir ritüel gerçekleştirmiştik. İlk önce yüzüğü hareketlendirmek için yüzükle konuşmayı denemiştim. Bunu yaparken deli gibi görünüyordum ancak deli işi olsa da işe yaramıştı. Mathius'un dediği gibi kelimeler gerçekten işe yarıyordu. Yüzükle konuşmalarım sonucu onu hareketlendirmiştim.

Bu olay bana yabancı gelmemişti. Yüzüğün taşının içinde bir şeyler kıpırdanmıştı. Bana seslenmeye başlamışlardı. Sanki içinde ruh parçaları varmış gibiydi. Aynı dört sene önce bulduğum Akuamarin taşının içinden gelen seslere benziyordu. O taşı birleştirdiğimde içinde Cheriour'un ruhu çıkmıştı. İşte sanki bu da öyleydi. Tuhaftı. Kim bilir bu yüzüğün içinden kim çıkacaktı?

Sonra üzerinde hakimiyet kurmak zor olmadı. Bran'le birlikte birkaç tütsü yakıp yüzüğü elimde tutarak ona odaklanmıştım. Apollon'a dualarımı fısıldarken diğer yandan yüzüğün içinde birikmiş olan sihri hissetmeye çalıştım. Köprücük kemiklerimin üzerinde ince bir sızı hissetmiştim. Gözlerimi aralayıp yüzüğe baktığımda benimle yüzük arasındaki parlak ışık huzmelerini görmüştüm. Işık parçacıkları etrafımızı sarmıştı.

Yüzük benimle böyle iletişim kuruyordu. Köprücük kemiklerimdeki izlerimin ışığı arttıkça yüzük de parlıyordu. En sonunda taşın içinde mavi bir ışık yanım sönmüştü. Beni kabul ettiğini o zaman anlamıştım çünkü kahin izlerimin bir kısmı yüzüğün taşında belirmişti. Yüzükle olan her şeyi zihnimde halletmiştim. Yine beklediğimden kolay olmuştu.

İşte şimdi yine hareketlenmişti. Taşındaki mavi ışık ışıldıyor ve üzerine işlenen helezonlar yanım sönüyordu.

"Onu eline almanı istiyor olabilir." Omuzlarımı silkip yüzüğü elime aldım. Yüzük ısınmıştı. Kulağıma yaklaştırıp dinlemeye başladığımda odamın kapısı hızla açıldı.

THE VISION-Mystic Truths (GÖRÜŞ-Mistik Doğrular)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin