Odamın kapısını açıp koridora baktım. Bran görünürlerde yoktu. Onu nerede bulacağımı da bilmiyordum. Odadan çıkıp kapıyı ardımdan kapadım. Sonun da üzerime daha rahat ve düzgün şeyler giyebilmiştim.
Rahat adımlarla koridorda ilerlemeye devam ettim. Bran'in geçen gün beni getirdiği odanın önüne geldim. Kapının önünde hatta koridor boyunca kimse yoktu. Sanırım bu bölgeye kimseyi almıyorlardı. Kapıya yanaşıp baktım. Çok az bir aralık vardı. Kapının aralığından içeriyi izlemeye başladım.
Morrigan'ın sırtı bana dönüktü. Biri ile konuşuyor olmalıydı. Yanındakini göremiyordum. Kollarının hareket ettiğini görüyordum. Sesi belli belirsiz bana ulaşıyordu. İyice kapıya yanaştım.
Benim burada olduğumu hissettiklerini düşünmüyordum. Mathius'un iksirinin etkisi geçmemişti. Nefesimi tutup içerdekileri dinlemeye başladım.
"Onu buraya getirmekle umarım doğru bir karar vermişizdir." duyduğum kalın ses beni irkiltmişti. Bu sesi tanıyordum.
"Yavaş yavaş taraf değiştirdiğini düşünüyorum."
"Bunu hemen nasıl anlayabiliyorsun?"
"Apollon'un kendisinden uzaklaştığını söyledi."
"Kandırmak için de demiş olabilir."
"Gözlerine siyah perde indi."
"Yetişkin kahinler istediklerinde gözlerine siyah perde indirebilirler. Özellikle de gece düşmanlarından kaçarken çevrelerini daha iyi görebilmek için. Yani bu gayet normal bir durum."
Kalın sesin sahibi Dullahan'dı. Sesinin tınısını unutmamıştım. Beni aydınlatmıştı. Bran bana bundan bahsetmemişti. Belki de oda bilmiyordu.
"Hayır, o henüz yetişkin bir kahin değil." Morrigan kendinden emin bir şekilde konuşuyordu. Yetişkin bir kahin olduğumu bilmiyor muydu? Gerçi bunu ben istemediğim sürece anlayamazdı. Kahinliğim benden geri alındıktan sonra yeniden damgalandığım için tekrar acemi olduğumu düşünüyor olmalıydı. O zaman çırak kahin rolüne devam etmem gerekecekti.
"Yine de dikkatli olmalıyız. Onu en güvenli alanımıza aldık."
"Bana güven. Hiçbir şey olmayacak."
"Yüzük onda mı?"
"Evet, yüzük ancak onda canlanıyor."
"Bedenini çabuk ele geçirmelisin."
"Kendisini tutsak etmememi söyledi."
"Bu engel değil."
"Onu ürkütmek istemiyorum. Kötülük onu henüz sarmaya başladı. Eğer yüzüğü de kullanırsa hepimizden daha güçlü olabileceğini biliyorsun."
"Evet, bunun olmasını engelleyeceğiz. Onu bizim için çalışmaya ikna et. Onun bedenini kendi ruhuna alıştır."
"Bu kolay olmayacak."
"Diğer kahin kadar kolay olmayacak ama yapamayacağın bir şey değil." diyerek Dullahan görüş alanıma girdi. Bir adım geri çekildim ve nefesimi tuttum. Gerçekten de başı kesikti. Başını koltuk altında taşıyordu. Ürkütücü görünüyordu. Cheriour'ın lanetli olduğu zamanlardaki gibi karanlıktı. "O kızın gücünü istiyorum Morrigan."
Bir adım daha geri gittim. Beni görmelerini istemiyordum. Onları dinlediğimi anlayabilirlerdi. Geldiğim yoldan sessiz olmaya çalışarak geri döndüm.
Odamın içine girdiğimde Bran'i tam karşımda bulmuştum. Başını iki yana sallayarak bana bakıyordu. Yüz ifadesine bakılacak olursa beni paylamaya başlayacağı kesindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE VISION-Mystic Truths (GÖRÜŞ-Mistik Doğrular)
FantastikHayatın karşımıza neler çıkarabileceğini asla tahmin edemeyiz. Yaşadığınız, yaşıyor olduğunuz ya da yaşayacağınız olayların sizin yaşınızla, ruh sağlığınızla ya da olgunluğunuzla hiçbir alakası yok. Yokmuş. En azından hayat bunun bir örneğini bana y...