Bölüm 45

14.8K 713 172
                                    

                   Cezamın yarından itibaren kalkacağını bilmemin vermiş olduğu rahatlıkla hemen Rime'i kucağıma aldım ve pijamalarımı giydikten sonra yatağı girdim. Rime'nin kafasını severken bir yandan da artık daha özgür olacağım için mutlu mutlu gülümsüyordum.

Sabah yine Rime'nin yüzümü yalayarak uyandırmasıyla kalktım ve doğruldum. Saate baktığım zaman daha erken olduğunu düşündüm ama Savaş'a yemeğe gideceğimiz için kalkıp hazırlanmam gerekiyordu. Rime'nin yemeğini koyduktan sonra sıcak bir duş aldım ve hazırlanıp salona indim. Bu arada da Rime'i bahçeye bırakmıştım çünkü tuvaletini yapması gerekiyordu. Ben salona gelmiş boş boş televizyona bakarken annem ve babam gayet şık bir şekilde kapıdan içeri girdiler.

"Altı üstü Savaş'lara kahvaltıya gidiyoruz farkındaysanız Savaş cumhurbaşkanı falan değil ne bu şıklık?" Dedim ve gözlerimi devirdim.

Annem aman der gibi omuz silktikten sonra bende hemen ayağı kalktım ve birlikte kapıdan çıktık. Özlem'e de Rime'i emanet etmeyi unutmamıştım, hep birlikte arabaya binip Savaş'ın evine doğru yol aldık. Yol boyunca annem, babamın birinci sıraya yükselişini kutlamak için durmadan yemek düzenleyeceği yeri anlatırken bende gözlerimi cama dikmiş onları dinlemiyor gibi yapıyordum. Annemin bilmem kaçıncı kere ballandıra ballandıra anlattığı yemek organizasyonu artık beni daraltmaya başladığı sırada büyük bir arazinin kapısının önünde durduk. Şoför kafasını uzatıp bekçiye bir şeyler söyledikten sonra çiftliğe doğru girmeye başladık. Kocaman bir arazinin tam ortasında bulunan çiftliğe girdiğimiz zaman ister istemez şaşkın bir şekilde gözlerimi cama dikmiş etrafı izliyordum. Her tarafta kocaman ağaçlar vardı ve o ağaçların arasında kendimi küçücük bir karınca gibi hissediyordum. Toprak yolda biraz ilerledikten sonra ağaçların sıklığı azaldı ve bir bahçeye giriş yaptık. Araba durduğu zaman indik ve kendimizi toprak zemine bıraktık. Burnuma gelen bin bir çeşit çiçek kokusunu içime çekerken Savaş'ın böyle bir yerde nasıl tek başına yaşadığını da düşünmeden edemiyordum. Alabildiğine geniş arazinin tam ortasında bulunan kocaman evin kapısına geldiğimiz zaman ben hâlâ etrafı incelemekteydim. Sağımda uzayan botanik bahçesini andıran bahçeye biraz göz attıktan sonra soluma döndüm ve çitlerin arkasında kendi halinde gezip dolaşan hayvanlara bakıp gülümsedim. Burası Ali babanın çiftliği falandı her halde çünkü neredeyse bütün hayvanlar vardı. Ben kendimi kaptırmış gidiyorken Savaş'ın kapıyı açmasıyla kafamı ona doğru çevirdim.

"Hoş geldiniz, buyurun." Dedi Savaş hemen nazik bir şekilde.

Babam ve annem önden giderek Savaş'la selamlaştıktan sonra bana sıra gelince bende elimi ona doğru uzattım. Yüzüne oturttuğu gülümsemesi bana yine o günkü öpücüğü hatırlattığı için ister istemez kasılmıştım. Uzattığım elimi sıktıktan sonra hemen içeri girdim ve annemle babamı takip ettim. Birlikte büyük bir salona geldiğimizde gördüğüm ilk koltuğa oturdum. Salonun içine kahverenginin bütün tonları hâkimdi. Açık kahve rengindeki koltuklar, duvarlara yerleştirilmiş ahşap desenli çerçeveler ve daha bir sürü şey kahverengi tonları evi doldurmuştu. Şöminenin üzerinde bana doğru pis pis bakan doldurulmuş geyik başını gördüğüm zaman ister istemez korkmuştum. Neden bir insan güzelim geyiği öldürüp duvara asardı ki? Bakışlarımı salondan çektikten sonra Savaş'a doğru çevirdim. Annem ve babamla gayet samimi bir şekilde konuşmakla meşguldü, sanki birbirlerini yıllardır tanıyor gibilerdi.

" Kahvaltı yapmayacak mıyız acıktım da." Dedim aslında acıkmamıştım, sadece sıkılmıştım.

Annem birden utanarak öksürüp yüzünü bana doğru çevirdiğinde hiçbir şey olmamış gibi ona bakıp dudaklarımı oynatarak: "Ne?" Dedim.

"Biz muhabbete daldık gidiyoruz haklısın Emir, hadi kahvaltıya gidelim." Dedi ve birden ayaklandı Savaş.

Bende onunla birlikte kalktım ve salonun köşesindeki üzerinde tahmin ettiğimden daha fazla kahvaltılık bulunan masaya doğru yürüdüm. Sandalyemi çekip oturduktan sonra önümde uzanan ve iştah açıcı duran kahvaltılıkları sessizce süzdüm. Sanırım bir tek kuş sütü eksik dedikleri masa bu oluyordu tabi bu masa da kuş sütünün bile olduğu konusunda şüphelerim vardı. Herkes masada yerlerini aldıktan sonra bende hemen önümdeki tabağa peynir çeşitlerinden doldurmaya başladım. Peynirlerle işim bittiği sırada zeytinlere yöneldim ve onları da tabağıma tek tek yerleştirdim. Ben tabağımı doldurmakla o kadar meşguldüm ki Savaş'ın bana seslendiğini bile annem dürttüğü zaman fark etmiştim.

Tuhaf Bir Evcilik OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin