Bölüm 46

14.3K 846 128
                                    

Arabaya biner binmez içimdeki endişenin daha da fazla arttığını hissettim. Bir an önce Kuzey'lerin evine gidip Kuzey'in nasıl olduğunu görmem gerekiyordu. Dünkü yapmış olduğum şakanın dozunu kaçırdığımı ve çocuğu hasta ettiğimi düşününce ister istemez kendimi kötü hissediyordum. Bir yanım Kuzey'in abarttığını ve endişelenecek bir şeyi olmadığını söylüyordu. Çünkü biz erkekler hastalıkları o kadar çok abartıyorduk ki küçücük bir baş ağrısı yaşasak beynimizde tümor falan çıktığını düşünüyorduk o derece yani. En azından ben öyleydim, hastalandığım zaman anneme ve babama adeta kan kustururdum. Çünkü annem ve babamın küçükken benimle ilgilendikleri tek zaman hasta olduğum zamandı. Ben hastayken anne ve babamla aramızda anlamını bilmediğim bir bağ oluşurdu ve o bağ yüzünden ben hastalığımı uzattıkça uzatırdım. Babam her istediğim şeyi hiçbir şey söylemeden alır, annem başımdan bir dakika olsun ayrılmaz ve televizyonda istediğim çizgi filmleri izlememe izin verirdi. Küçükken hastalık benim için eğlenceli ve bir o kadar yararlı geçiyordu. Daha sonra büyüdüğümde hastalığın ne kadar kötü bir şey olduğunu anlamıştım. Dayımı, kanserden kaybettiğimiz zaman... Gözlerimi camdan çektikten sonra az önce dayımın aklıma geldiği zamanki düşüncelerimden kurtulmak için kafamı sağa sola salladım ve araba Kuzey'lerin kapısının önüne yaklaşınca indim. Derin bir nefes alıp hastalığı ve onun getirdiği acıları unutmayı denedim. Bahçe kapısından girip evin kapısına geldiğim zaman kapının açık olduğunu gördüm ve içeri girdim. Etrafa baktığım zaman kimsenin ortalıkta olmadığını görünce bende Nermin Abla'a seslendim. Ama sesim holde dönüp dolaşıp tekrardan benimle buluşuyordu, bende daha fazla öylece dikilmemeye karar vererek merdivenlere yöneldim. Kuzey'in katına geldiğim zaman kapıyı tıklattım ve içeri girdim.

Kuzey'in yatağında uzandığını görünce hemen yanına doğru yaklaştım: "Kuzey, nasıl oldun?" Dedim.

Kuzey, kafasını yavaşça kaldırdıktan sonra bana doğru bakarak: "Az önceki gibi..." Dedi sessiz bir şekilde.

Bende yanına yaklaştım ve elimi alnına götürdüm. Normalde alnını alev alev yanması gerekmiyor muydu?

"Ateşin yok, ölçtün mü?" Dedim, gözlerimi Kuzey'e dikerek.

Kuzey, gözlerini biraz üzerimde gezdirdikten sonra oflayarak tavana baktı: "Ateşim mi yok deli gibi yandığımı hissediyorum Emir." Dedi inatlaşarak.

Bir şey demedim ve odadan çıkıp Nermin Abla'ı aramak için mutfağa girdim. Mutfakta çalışan hizmetçi birini gördükten sonra bir bardak su, ateş ölçer ve ağrı kesici bir şeyler vermesini istedim. Hizmetçi birkaç dakika içinde dediğim şeyleri tepsiye koyarak bana verdikten sonra bende tekrar odaya çıktım. Tepsiye tek elime alıp kapıyı açtığım zaman Kuzey'in kafasını yatağın köşesinden aşağı doğru sallandırdığını gördüm.

"Ne yapıyorsun?" Dedim ona yaklaşarak.

"Hiçbir şey, telefonumu düşürdüm de ..." Dedi ve hemen telaşla doğruldu.

Gözlerimi ona doğru diktiğim zaman yanaklarının ve alnının kızardığını fark ettim. Hemen tepsiyi komodinin üzerine bıraktıktan sonra elimi alnına doğru uzattım. Parmaklarıma gelen sıcaklığı fark ettiğim zaman şaşırmış bir şekilde gözlerimi tekrardan ona diktim. Az önce ateşi yoktu şimdi bu kadar ateşinin olması normal miydi?

"Yanıyorsun, nasıl böyle ateşin çıktı birden?" Dedim ve hemen boğazına kadar çektiği yorganı çıkarıp yatağın bir köşesine attım.

"Üşüyorum Emir, neden alıyorsun yorganı mı?" Dedi ve hemen doğrulup yorgana doğru yöneldi.

Bende önüne geçerek: "Hastasın, ateşin var ve üzerine bir şey örtmemen gerekiyor. Mümkünse her şeyi çıkarman lazım." Dedim.

Kuzey yüzüme biraz baktıktan sonra pis pis sırıtarak: " Çıkaralım o zaman." Dedi ve göz kırptı.

Tuhaf Bir Evcilik OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin