Bu hayatta inandığım bir şey varsa o da bir gerçeğin sonsuza kadar saklanmayacağıdır. Çünkü saklanan gerçek eninde sonunda sen her ne kadar sakladığını ve kimsenin anlamayacağını sansan da birden ortaya çıkabiliyor. İşte Kuzey'den sakladığım Savaş gerçeği de ben daha ne olduğunu anlamadan ortaya çıkmış ve Kuzey'le olan ilişkimin üzerine karabasan gibi çökmüştü. Zaten Büyükada'da başlayan kavgalarıma bir de Kuzey'den sakladığım gerçekler eklenince ilişkimiz tam anlamıyla büyük bir uçuruma sürüklendi. Ben Kuzey'den gelen telefonun ardından bütün duyguları paramparça olmuş bir şekilde yatakta yatmaya devam ederken hissettiğim tek şey yaptığım şeyin ne kadar büyük bir aptallık olduğuydu. İlişkimize zarar vereceğini bildiğim hâlde Savaş gerçeğini Kuzey'den saklamıştım. Onu korumak için ve başına bir şey gelmesin diye yaptığım bu davranış yine dönüp dolaşıp beni yaralamıştı.
Yataktan yavaşça doğrulduktan sonra gözlerimdeki beliren yaşlar yüzünden etraf git gide daha da buğulanmıştı. Elimin tersiyle gözlerimi silip yavaş adımlarla merdivenlere yöneldim. Bir an önce Kuzey'le yüz yüze gelmeliydim, bu konu telefonda konuşulup kapatılacak kadar küçük bir şey değildi. Merdivenin korkuluklarına tutunarak yavaş adımlarla merdivenlerden indikten sonra Özlem'e Şafak'ın arabayı hazırlatmasını söyleyip oturma odasına gittim. Annemi ayakkabısının topuğunu yere vurarak telaşlı bir şekilde gözlerini bir yere sabitlemiş olarak beklerken görünce ona doğru yaklaştım.
"Anne ben Kuzey'in şirketine gidiyorum, sanırım Savaş her şeyi ona anlatmış. Bir şekilde onu durdurmam lazım yoksa çok kötü şeyler olabilir." Dedim, zar zor konuşarak.
Annemde az önceki telaşı daha da arttığı için hemen yerinden kalktı ve Özlem'e paltosunu getirtip zorla benimle geleceğini söyledi. Ben her ne kadar bu işi benim halletmem gerektiğini söylesem de onu durduramamıştım. Birlikte arabaya binip Kuzey'in şirketine doğru yol aldığımız zaman içten içe Kuzey'in orada olmasını diliyordum çünkü eğer Savaş'la buluşmaya giderse neler olacağını düşünmek bile istemiyordum. Karamsar ve bir o kadar heyecanlı geçirdiğimiz araba yolculuğu sonunda şirkete geldik. Annemde benimle birlikte indi ve Kuzey'in odasının bulunduğu kata doğru çıktık.
"Kuzey'e geldiğimizi söyler misiniz?" Dedim, sekreterine dönerek.
Kız beni tanıdığı için hemen kafasını salladı ve telefonu eline alıp Kuzey'i aradı.
"Anne sende lütfen burada bekle ben Kuzey'le konuşup geleceğim." Dedim ve annemi zorlukla koltuklardan birine oturttum.
"Kuzey Bey meşgulmüş sizi daha sonra görecekmiş." Dedi sekreter gözümün içine bakarak.
Tabi ki bu beni durdurmayacaktı, Kuzey yine aramıza duvarlar örerken ben bu sefer sesimi çıkartaracsk oturup onun benimle konuşacağı zamanınn gelmesini beklemeyecektim.
"Ya öyle mi?" Dedim ve kız daha ne olduğunu anlamadan Kuzey'in kapısının önüne gittim ve kapıyı açıp içeri girdim.
Kuzey, masasında oturmuş, kafasını önünde durduğu kâğıtlara dikmişti.
"Sana işim olduğunu söyle dedim." Dedi kafasını kaldırmadan konuşarak.
Masasına doğru yürüdükten sonra iki elimi de sert bir şekilde masaya vurduktan sonra: "Ya demek meşgulsün Kuzey, ben senin ayağına kadar geliyorum ve sen beni meşgulüm diye geri gönderiyorsun." Dedim.
Kuzey az önceki çıkışımdan sonra şaşkın bir şekilde kafasını kaldırıp bana baktıktan sonra birden ayağı kalktı: "Seninle bunu tartışmayacağım, yaptığın şey yüzünden sana hâlâ sinirliyim." Dedi gözlerinde yine korktuğum Kuzey'i gördüğüm zaman yutkundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tuhaf Bir Evcilik Oyunu
Romance"Bazen bir erkek sana bütün kadınları unutturur." "Aşkın cinsiyeti yoktur." Yıllardır ailemin baskısıyla hiçbir şey yaşayamamış bir çocuk olarak sessiz hayatıma devam ediyordum ta ki başka bir şehre kaçana kadar. Evet, hayatım boyunca yapmak is...