Bölüm 74

8.3K 526 169
                                    

         Asansör sarsılarak durduğu zaman rüzgâr gibi çıkıp giden doktora ve hemşirelere birkaç saniye öylece bakakaldım çünkü bedenim donmuştu ve ben ne kadar istesem de kımıldamıyordu. Yüreğime saplanan büyük acı adeta bütün nefesimi kestiği için kesik kesik nefesler alıp veriyordum. Doktor ve hemşireler koşarak uzaklaşırken başkaları da asansöre binmişlerdi, yavaşça elimi kaldırdım ve asansörün duvarlarına tutunarak kendimi asansörden çıkardım ve koşarak Kuzey'in bulunduğu tarafa doğru giden doktor ve hemşirelere arkalarından bakmaya devam ettim. Birkaç adım atmak için ayaklarımı harekete geçirdim ama sanki uçsuz bucaksız bir bataklığa saplanmış gibi hissediyordum ve yürüyemiyordum. Ben çırpınıp bu bataklıktan kurtulmaya çalışsam da daha da dibe batıyordum. Bir hemşire omzuma çarparak beni sarsıp koşarak doktorun arkasından giderken ben yere kapaklanmıştım bile. Dizlerim soğuk zemine sert bir şekilde çarpıp beni kendime getirdiği zaman kafamı kaldırdım ve birden doğruldum. Bütün gücümle koşmaya başladım, hayatımdaki en önemli şeyi kaybedecek olmanın vermiş olduğu hisle, içim yana yana koşmaya başladım. Birkaç saniye sonra yoğun bakım odasının önüne vardığımda doktorlar içeri girmişlerdi bile. Kapının önünde duran hemşirelerden birini itip içeri girmeyi denedim ama beni kavrayıp zorlukla kapıdan uzaklaştırdı. Ben ağzımı açıp bir şey söyleyemiyordum, sadece o odaya girmek istiyordum. Sevdiğim adam belki az sonra son nefesini verecekti ve ben onu son kez göremeden bu dünyadan ebediyen gidecekti. Birkaç kere daha çırpındıktan sonra hemşire kapıyı suratıma doğru kapattı ve beni dışarıda bıraktı. Hemen camın önüne geçtim ve ellerimi cama doğru uzattım. Doktorlardan biri eline aldığı aleti Kuzey'in göğsüne doğru bastırıp duruyordu.  Alet, Kuzey'in göğsüne her çarpışında Kuzey sanki tekrardan dirilmek istiyor gibi biraz yükseliyor ve tekrar bir ölü gibi geri düşüyordu. Bense gözlerimi ona dikmiş, ellerimle cama vurup duruyordum. Belki beni duyarda, şok aleti kalbine değip geçtiği zaman tekrardan gözlerini açar diye düşünüyordum. Ama olmuyordu, aynı sahne defalarca tekrarlanıyor ve Kuzey hayata dönmüyordu. Yanında kalp atışlarını gösteren ekran hep düz bir çizgiyi gösteriyor ve ekranda hiçbir hareketlenme belirmiyordu. Ayaklarımın titrediğini ve artık daha fazla beni taşıyamayacaklarını anladığım zaman ellerimi camdan çektim ve eğilerek dizlerime doğru uzattım. Gözlerim hâlâ içeride ölüm kalım savaşı veren Kuzey'deydi ama ben başka bir yerdeydim. Göğsümde hissettiğim yanmayla ve  her nefes alıp verişimde ciğerlerime dolan acıyla kendimden geçmiştim. 

          "Kuzey!" Arkamdan birinin bağırarak yaklaştığını duyar gibi olmuştum ama ses o kadar uzaktan geliyordu ki kendimi rüyada gibi hissetmiştim.

          Duyduğum sesin sahibi benim yanıma geldiği zaman kafamı hafifçe çevirdim ve Kuzey'in annesinin hıçkıra hıçkıra ağlayarak cama yapıştığını gördüm. Onu öyle görünce daha da kötüleştiğimi fark ettiğimde gözlerimi kapattım ve içimden saymaya başladım.

          Bir, iki, üç...

          Kalbimdeki ağrının artık beni nefes alınmayacak duruma getirdiğini hissedebiliyordum ama direniyordum, son dakikasına kadar direnecektim ve Kuzey'in o odayı terk etmesine izin vermeyecektim. Bütün anılarımız tek tek karanlıkta belirirken, gözlerimi açmaya korkuyordum. Kuzey'le geçirdiğimiz güzel anılar beni ayakta tutan tek şeylerdi ve belki gözlerimi açtığımda her şey bitecekti. Bütün o anılar tek tek silinecek ve ben hayatımın anlamı olduğunu düşündüğüm adamı bir daha göremeyecektim.

          "Hayır, olamaz, inanmıyorum!" Kuzey'in annesinin haykırışlarını duyduğum zaman gözlerimi korkarak açtım.

          Doktor, kapının önünde duruyor ve gözlerini Kuzey'in annesinden kaçırarak bir şeyler söylüyordu ama ben ne söylediğini anlayamıyordum.

Tuhaf Bir Evcilik OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin