Kuzey dışarı çıkmayı teklif etse de ben dinlenmek istediğimi söyleyip onu göndermiştim. Ne kadardır oda da öyle boş boş oturup oyanlandığımı hatırlamıyordum daha fazla dayanamayıp ayağı kalktım ve odada bir o yana bir bu yana gidip gelmeye başladım. İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu sadece bütün gün boş boş oturup günün bir an önce bitmesini istiyordum. Artık odaya sığamaz hâle geldiğim zaman kapıyı açıp kendimi odadan dışarı attım ve terasa doğru yürümeye başladım. Geldiğimden beri ilk defa odanın dışına çıkıp terasa gidiyordum. Eskişehir'deki evimiz burası kadar olmasa da güzel ve şirindi. Benim odam da Kuzeyinki gibi üst kattaydı ve istediğim zaman balkonu kullanıp etraftan gelip geçen insanları rahatça izleyebiliyordum. Odam ve balkonum benim özel alanım gibiydi, kocaman evde sadece oradayken özgürdüm. Onun dışında diğer odalarda annem ve babamın sözü geçiyordu. Emir yemeği odanda yiyemezsin bizimle birlikte yemen gerekiyor, oturma odasında istediğin kanalı açamazsın biz ne istersek o açılacak aklını boş şeylerle doldurmanı istemiyoruz. Emir misafir gelince onlara karşı güler yüzlü davranmalısın yoksa ailemizin adını kötüye çıkarırsın ve bir daha evimize kimse gelmez babanın durumunu biliyorsun onun için bu kötü olur ve daha bir sürü beni sınırlayan kurallarına uymak zorundaydım. Ama odama çıktığım zaman istediğim her şeyi yapmakta özgürdüm sadece evdekileri rahatsız etmemek şartıyla. Şimdide Kuzey'e ayrılan bölümü de kendime aitmiş gibi hissettim ve burada özgür olabilirim diye düşündüm, tıpkı evdeki gibi. Yavaş adımlarla terasa doğru yürüdükten sonra geniş camlı kapıyı çekip açtım ve kendimi terasa çektim. Görmüş olduğum manzara karşısında şaşırıp mutlu olmamam elde değildi çünkü karşımda deniz usulca dalgalanıyordu ve sahildeki kafelere oturmuş insanların sohbetlerini birbirleriyle konuşmalarını görebiliyordum. Ne kadar uzakta da olsak her şey gayet netti ve kocaman deniz karşımda durmuş bana bakıyordu. Eskişehir'de olsam en fazla Porsuk Çayı'nın etrafındaki insanları görebilirdim ama şuan bütün Kocaeli ayağımın altında gibiydi. Karşımdaki yerin Seka Park olduğunu düşündüm çünkü gelmeden önce epey bir araştırma yapmıştım ve buranın en güzel yerlerinden birinin Seka Park olduğunu biliyordum. Bu kocaman villalar arasında ve denize karşı bir terasta oturacağım buraya gelirken düşüneceğim son şeydi. Fakat şimdi her şey karşımda duruyordu ve bende özgürlüğümün tadını çıkarıyordum. Bulduğum ilk koltuğa oturdum ve karşımdaki denizi izlemeye koyuldum. Ne kadar zamandır denizi izlediğimi bilmiyorum ama birden kapının açıldığını duyunca yerimden sıçradım ve kafamı kapıya doğru çevirdim. Üzerinde gayet şık kırmızı bir elbise içinde bana yine her zaman takındığı tiksinç bakışını atan Kuzey'in annesini gördüm ve hemen telaş yapıp ayağı kalktım."Hiç rahatsız olma senin evinmiş gibi otur, zaten birkaç güne gidiyor olacaksın küçük bey." Beni terastan aşağı atacakmış gibi bakan gözlerine bakmamaya çalışıyordum fakat olmuyordu.
" Benim küçük Kuzey'imin aklını nasıl çeldin bilmiyorum ama benim çocuğum eşcinsel falan değil bildiğin erkek! Ve sürdürmüş olduğunuz şu ilişki ya da her neyse bir an önce biteceğini umuyorum. Çünkü Kuzey'in babası geldiğinde o benim kadar sakin duracağını pek sanmıyorum." Ben daha bir şey söyleyemeden üzerime üzerime doğru gelip sözcüklerini yine bana savurmaya başlamıştı.
"Bu arada rahatına bak, şimdilik seninle uğraşmayı düşünmüyorum. Kül kedisi masalın birkaç gün sonra zaten bitecek." Dedi ve saçlarını savurup arkasını dönüp kapıya doğru yürüdü.
"Pek sanmıyorum annecim, Kuzeyle birbirimizi çok seviyoruz bence bunu zamanla anlayacaksınız." Dedim, hayatımda ikinci kere gördüğüm ve barut bidonunu andıran her an patlayacakmış gibi duran kadına ateşle yaklaşıp anne demiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tuhaf Bir Evcilik Oyunu
Romance"Bazen bir erkek sana bütün kadınları unutturur." "Aşkın cinsiyeti yoktur." Yıllardır ailemin baskısıyla hiçbir şey yaşayamamış bir çocuk olarak sessiz hayatıma devam ediyordum ta ki başka bir şehre kaçana kadar. Evet, hayatım boyunca yapmak is...