Herkese selam! :) Yazma konusunda bir tıkanıklık yaşadığım için beni açması amacıyla Bol Köpüklü için birkaç ön bölüm yazmaya karar verdim. Yani hikaye başlamadan öncesinde karakterlerimizin hayatına kısa bir bakış. :) Umarım beğenirsiniz.
İyi okumalar! :)
Bıçakların, kepçelerin, tencerelerin birbiri ile dansı yavaş yavaş sona ererken yorgun çalışanların mırıltıları kulaklarımı dolduruyordu. Artık alışkını olduğum dirsek ağrılarımı hafifletmek için gerinirken çevreme bakınıp bu tanıdık ve yorulmuş yüzlerde gözlerimi gezdiriyordum. Bütün gün yemek kokuları arasında didinen bu insanların her biri işini severek yapıyordu ve işe başladığım günden beri mesleki olarak aralarında bulunmaktan memnuniyet duymuştum. Çok kısa zamanda şef yardımcısı olmak da beklemediğim bir şey değildi. Ben çalışıyordum, gerçekten çok çalışıyordum. Sebebi açıktı, yıllardır kendimi bu kadar işe vermemin sebebi belliydi.
Kendimi kendimden uzak tutmanın tek yolu buydu. Karmaşık ev hayatımı, sorunlarımı bir deri gibi kapının dışında vücudumdan atıyor, adımımı attığım anda şef yardımcısı Fulya Çam oluyordum. İş saatim bittiğinde ise yeniden giyiyordum o deriyi. Aynı zamanda uzunca bir süre çektiğim sıkıntılı zamanların ürkütücü anılarını unutamadığım için tekrarının yaşanmaması adına kendimi geliştirmek için çabalıyordum.
Erdem yorgunluğunu gerisinde gizleyen bir gülümseme ile bana yaklaşıp memnun bakışlar attı.
"Bugünü de bitirdik."
"Aynen öyle, şef." diyerek gülümsedim. Her zaman bana karşı nazikti, tabi şefliğini konuşturduğu zamanlar da oluyordu ama disiplininden hoşnuttum. Bazı çatışmalarımız olsa da astı olarak her zaman memnun hissetmiştim.
"Ben de taze nişanlıma kavuşmak için sabırsızlanıyorum. Hanımefendiyi alayım en iyisi."
Surat asar gibi yaptım.
"Bütün gün Narin'le değil misin? Hem yirmi metre bile değil kapısı buradan, kızın bakıcısı gibi davranmana gerek yok."
"Başta onu bir kaşık suda boğacak gibiydin, şimdi avukatı gibisin." İmalı bir bakışla kaşlarını kaldırdı.
"Hemen kabul etmemi beklemiyordun herhalde. Güven meselesi bunlar."
Benim yapım böyleydi. İnsanları tanımadan onlara kapılarımı açamıyordum. Ve bu tanıma evresi gerçekten uzundu.
Narin süreyi beni koruyarak epey kısaltmıştı. Yemek mevzusu aklıma geldikçe huzursuzluğum artıyordu.
"Hemen suçluluk ifadesi takınma!" dedi düşüncelerimi okurmuş gibi. Uzun boyuma rağmen başımı kaldırmak zorunda kalıyordum gözlerine bakabilmek için. Koyu gözleri neşeyle parıldıyordu. "Mor kafaya sıcak yaklaşarak beni epey şaşırttın."
Yeni stajyerden bahsediyordu. Onur Derman'ın o kadar marjinal bir tipi işe alması, hem de stajyer yapması olağanüstü bir durumdu.
"Sonuçta benim alanıma girmiyor. Hem Onur Derman'ın daha önce bir stajyer aldığını görmediğini sen söyledin. Kızda iş var demek ki."
"İşte o konuda haklısın!" diyerek bana göz kırptı. Sonra gözleri hemen arkama dikildiğinde ne olduğunu biliyordum. "İşte benim nişanlım gelmiş."
"Adımı unuttun ama Erdem. Nişanlı kelimesini kullanıp duruyorsun." Narin'in mızmızlanmasına Erdem ancak gülmüştü. Araya girmeden duramadım.
"Görmemişin nişanlısı olmuş..."
Erdem yüzünü buruşturduktan sonra nişanlısının yanağını gürültüyle öptü. Ben de gözlerimi başka yöne çevirmek zorunda hissettim. Asla bu durumlara alışkın bir yapım olmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOL KÖPÜKLÜ
General Fiction[Aşkın Tatları Serisi - 3] Hikayemizi yıllar önce yazmaya başlamıştık, sadece farkında değildik. Aşk bizim için başta tuzlu kahve gibiydi. Ama bazı gerçekler her şeyi değiştirdi. Köpüksüz kahvesini içmeyen biri için kahvenin köpüğü haline geldi...