16. BÖLÜM "İnsan"

11.6K 1.2K 40
                                    

O gece pek uyuyamadım. Uyudum anda da kâbus peşimi bırakmadı.

Evdeydim ama ev karanlık ve ürperticiydi. Perdeler, koltuklar eskimişti. Sanki yıllardır kimse girmiyor gibi olmuştu. Üst kattan Müge'nin sesini duyuyordum. Onun sesi olduğunu bilsem de şaşırtıcı bir şekilde net bir sesle "Abla" diye seslenip duruyordu. Sesinde çaresiz bir tını vardı. Kendimi merdivenlere attım, hızlı adımlarla yukarı çıkıp Müge'nin sesinin geldiği odaya girdim. Orada dikilmiş, yerde yatan birine bakıyordu. Onu hiç böyle ayakta, dimdik dururken görmemiştim. Şaşkınlıkla ona baktığımda sanki şaşkınlığımı anlamıyormuş gibi kaşlarını çatıp yerde yatan kişiyi işaret etti. Ne yapacağımı şaşırmıştım, Müge'nin bakışlarından ise korkmuştum, o bakışlar adeta istediğini yapmamı emrediyordu. Korkarak yerdeki bedene yaklaştım ve yüzüne baktığımda bir çığlık attım. Yerde yatan Müge'ydi, yüzü bembeyaz ve cansızdı. Hayatta olmadığını baktığım an anlamıştım.

Nefesim sıkışmış halde, kan ter içinde uyandım bu kâbustan. Yeniden nefes alabilmeye başlamam için çok zorladım kendimi. Loş odamda gözlerimi dolaştırırken gölgeler canavar gibi çevremi sarıyordu.

Gecenin geri kalanında uyuyamadım. Sadece yatağımda uzandım ve tavanı izledim. Günü düşündüm, normal günlerime hiç benzemeyen günü. Oğuz'la geçen, sonra hayatımın gerçekliğine dönmeme neden olacak bir güçle sarsılan günü...

Sabah çok yavaş ve adeta duvarlardan bir balçığı temizlemeye çalışırcasına ışıldayarak geldi. Gün doğarken kendimi bitkin bir şekilde kaldırdım yataktan. Ne yapmam gerektiğinden emin değildim. Zihnim işe gitmemi söylüyordu. Sorumluluklarım vardı.

Halam da erken kalkmıştı, Müge'yi kontrol etmişti. Odasından çıkarken gördüm onu.

"Bugün evde kal, dinlen." Sesinde yine o evcimen tını vardı. "Uyu bir güzel, böyle uykusuz işe falan gidilmez. Müge de bütün gün yatakta olacak. İlaçlarını güzelce veririm. Hiç dert etme."

"Dinlenemem." derken mutfağa yönelmiştim. "İşe gideceğim. Erken dönerim ama pat diye gelmiyorum dersem sıkıntı olur."

"Çok zor geçti gece. Biraz kendini düşünsen lokanta batmaz herhalde."

Ama beni ikna edemedi. Aklım Müge'deydi, o yüzden işleri Aytaç'a emanet edecek, İrem'le konuşup erken çıkacaktım. Bu neredeyse hiç yapmadığım bir şeydi, o yüzden hakkım vardı.

Müge'nin derin uykusunu izledim bir süre. İnip kalkan göğsüne odakladım bakışlarımı. Sonra çıktım.

Uykusuz olduğum için araba kullanma riski alamadım lokantaya giderken, taksiye atladım. Normalden erken gidiyordum, çünkü kendimi boğuluyormuş gibi hissediyorum. Üzerime bir suçluluk oturmuştu böyle yapınca, bencillik ediyordum, yine evimdeki acıdan mutfağa sığınıyordum. Erken dönecektim işten ama yine de bir mola için oraya koşuyordum.

Mutfağa gittim, üzerimi değiştirip önlüğümü giydim. Kimse olmadığı için tezgâhların arasında dolaştım bir süre.

Omuzlarımda bir ağırlık vardı. Ruhumda bir ağırlık vardı. Korkunun zihnimi ele geçirdiğini hissediyordum. Canım uzun zamandır hiç olmadığı kadar acıyordu.

Müge'yi kaybetmekten korkuyordum.

Her kapıya koşmuştum yıllardır, tedavisi için bir yol aramıştım. Gerekirse varımı yoğumu verirdim. Ama bir yol yoktu. Bir çözümü yoktu. Herkes iyi bir bakımla onu rahat ettirmemizi söylemişti. Öyle yapmıştım. Bize söylediklerinden daha uzun bir hayatı oluyordu. Her geçen yıl korkum azalmıştı. On yaşını göremez dedikleri çocuk üstüne yıllar ekledi. Güldü, basit hecelerden oluşan sesler çıkardı ve evimizin içini doldurdu.

BOL KÖPÜKLÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin