45. BÖLÜM "Mutluluk Fanusu"

17.5K 1.2K 130
                                    

Kendime heyecanlanmak için hiçbir nedenim olmadığını, dışarıda buluşmalarımızdan hiçbir farkı olmadığını, evinde daha önce bulunduğumu kendime söylesem de heyecanımı bastıramıyordum. Evinde bulunmuştum ama çok farklı, ekstrem bir durumdu. O zaman sığınacak bir yere ihtiyacım vardı, bana yardım etmişti. Şimdiyse sevgilisiydim, nereye gittiğimin fazlasıyla farkındaydım, üzgün ve şok içinde değildim. Nasıl giyineceğimi, nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Böyle zamanlarda halam bana yardımcı olurdu ama ona söyleyemezdim. Durumu nasıl abartacağını hayal bile edemiyordum. Beni daha çok gerecek, heyecanlandıracaktı ve belki de sonunda tartışacaktık.

En sonunda kendimi ikna ettim ve gündelik bir şekilde giyindim. Özel bir davete ya da dışarıda yemeğe gidiyormuş gibi davranmamaya karar verdim. Rahat olmalıydım. Bunun elimi ayağımı birbirine karıştıdığını hissettirmemeliydim.

Anlaştığımız saatte kapısındaydım.

"Hoş geldin." diyerek kapıyı açtığında abartılı giyinmemeyi tercih ettiğim kendimi tebrik ettim. Oğuz beyaz bir gömlek ve açık renk kotla fazlasıyla günlük ve bir o kadar da etkileyiciydi.Onu böyle açık renklerle görmeye alışık değildim, diğer yandan bir türlü bitmeyen yaz için de fazlasıyla uygundu. Bilmiş gülümsemesiyle bana bakıyordu, o anda tek kelime etmeden kapıda dikildiğimin farkında değildim.

"Bana uzaylı diyorsun ama uzayda olan sensin. Dünya'dan Fulya'ya..."

"Hı? Ne?"

"İçeri gel, diyorum."

Konuşmuştu ve duymamıştım. Harika. Ancak bu kadar şaşkın görünebilirdim.

"Bir an dalmışım."

"Fark ettim." deyip gülümsemesini genişletti. Üzerimdeki etkisinin farkındaydı ve bu hoşuna gidiyordu. O yüzden ciddi bir yüz ifadesi takınarak içeri süzülmeye çalıştım ama Oğuz çekilmedi. Ben ona dokunmadan geçmeye çalışırken aksine daha çok yaklaşıyordu.

Sonunda zor da olsa içeri girdim. Elimde iki poşet vardı, birisi ziyaret için tatlıydı, diğeri de son anda sebebini açıklamaksızın getirmemi istediği mektupların durduğu kutuydu. Tatlı kutusunun olduğu poşeti ona uzattım.

"Misafirliği doğru düzgün yapmak istedim." dedim o soran bakışlarla bakınca. O da aldı.

Evi bildiğim gibiydi. Koyu renkler her köşeyi kaplamıştı ama her nasılsa ferah bir ortamdı. Fazla hiçbir eşya yoktu. Koltuklar ve sehpa olmasa minimalist bir ev bile diyebilirdim.

Oğuz hemen arkamdaydı ve belimden sarılıp çenesini omzuma yerleştirdi. Kolları bana dolandığında gözlerimi içgüdüsel olarak kapatmıştım.

"Hoş geldin." diye mırıldandı, bu sefer sesi çok daha yoğundu. "Geldiğin için teşekkür ederim."

"Umarım pişman olmam. Beni hayal kırıklığına uğratma."

Güldüğünde gövdesi sallandı.

"İşim zor sanırım."

"Standartlarım epey yüksektir."

"Ah, onu biliyorum. Sonuçta erkek arkadaşın olarak beni seçmenden bu açıkça belli oluyor."

Bu sefer ben de gülmüştüm. Kollarından kurtulup karşısına geçtiğimde gözlerinin içi ışıldıyordu.

"Çok alçak gönüllü bir adamsın."

"Gerek yok ki." dedi omuzlarını silkerek. "Fazla mütevazılık bir noktadan sonra yalancılığa benziyor.

Orada dikilip onu uzun uzun izlemek istiyordum. En salaş hallerinden biriyle duruyordu karşımda ve bunun bana özel bir durum olduğunu bilecek kadar onu tanıyordum. Evine bu şekilde misafir olan ilk kadın olduğumu da biliyordum. Böyle baktığı ilk insan olduğumu dfa biliyordum. Oğuz kendimi o kadar özel hissettiriyordu ki sanki dünyada sadece ikimiz vardık. Kelimeleri kullanmasına bile gerek kalmıyordu.

BOL KÖPÜKLÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin