29. BÖLÜM "Geç Gelen"

13K 1.4K 65
                                    

Oğuz'la aramızda geçen anları düşündükçe öfkeleniyordum. Söylemem gereken ama söylemediğim bir sürü cevap geçiyordu aklımdan. Kendime de ona da kızıyordum. Tavırları beklenmedikti. Görmezden gelmesini bekleyebilirdim, umursamamasını, yukarıdan bakıp yok saymasını. Ama bunu değil. Söylediği sözler aklıma her geldiğinde yumruklarımı sıkıyor, tırnaklarımı tenime batırıyordum.

Merak ediyordum. Acaba bütün bunları bir oyun gibi mi görüyordu? Ne kadar kırıldığım, üzüldüğüm, sinirlendiğim umurunda değil miydi? Onun çevremde olmasından hissettiğim rahatsızlığı fark edemiyor muydu?

Ya da hırs mı yapmıştı? Belki de öyleydi. Sonuçta kendi emeğiyle çalışarak yükselmiş ve hedeflediği her işi başarmıştı. Kim bilir, şimdi onu kendimden uzaklaştırmam hoşuna gitmemişti. Belki de takıntı yapmıştı.

Gerçekten böyle bir adam olabilir miydi?

Öfkemden saçmalıyordum.

Bir de İrem vardı. Oğuz koridorda dikkatsizce konuştuğu için adeta ilan etmişti olanları. İrem başını uzatmış gülümserken olduğum yerde öfkeyle tepinmek istemiştim.

"Anlamıştım zaten..." demişti İrem dışarı çıkıp yanıma doğru yürürken.

Anlamış mıydı?

"Nasıl?" demiştim ama hemen sonra pişman olmuştum. Durumu kısa yoldan onayladığımı geç fark ettim.

"Bence sizi birkaç kere yan yana gören anlar," derken omuzlarını kaldırdı. "Resmen görünüyor. Söylemeliyim ki yakışıyorsunuz."

"Aramızda bir şey kalmadı." Aslında hiç olmaması gerektiğini eklememiştim. "Çoktan sonlanmış bir şey."

"Gerçekten mi?" Alt dudağını sarkıttı ve üzgün bir ifade takındı. "Epey geriden geliyorum desene."

"Lütfen aramızda kalsın."

Gözlerini yukarı kaldırdı.

"Ah, Oğuz Derman'ın da bir kalbi olduğunu kardeşine söylemek ve onu dilimize dolamak epey güzel olurdu doğrusu ama konu sen olunca..."

"Anladığın zaman söylemedin öyleyse."

"Tabii ki..." Alınmış gibiydi. "Sonuçta sendin. Öylece gidip bu konuyu çıtlatamazdım. Başkası olsaydı, belki ama... Sonuçta sensin."

Ona baktım, mavi gözlerindeki ışıltılar çok güzeldi. Canlıydı, hayat doluydu ve güvendiği, sevdiği biriyleydi. Bir an içimi bir kıskançlık kapladı. Oysaki hiçbir zaman sevgilileri olan insanları kıskanmış, onlara özenmiş biri olmamıştım, hatta bazen ilişkiler bana çok itici gelirdi.

Elini uzattı ve kolumu sıktı, buruk bir gülümseme takınmıştı.

"Benimle yakın olmak istemediğini, hatta böyle bir sırrın bende olmasının seni rahatsız edeceğini biliyorum. Ama hiçbir endişen olmasın..." Ve sanki söylemekte emin değilmiş gibi bir ses tonuyla devam etti. "Ve umarım her şey yoluna girer. Çok mutlu görünüyordun."

Cevap veremeyecek kadar soluksuz bırakmıştı bu sözler. Mutluydum, mutlu olacağımı sanmıştım.

O gece yine uykusuz kaldım. Kaçıncı düşüncelerin uyumama izin vermediği geceydi? Daha doğrusu kaçıncı kez Oğuz yüzünden uyuyamıyordum?

Ondan nefret ettiğimi düşündüm. Ama nefret etmek istemiyordum, çünkü bu duygu da çok yoğundu, önceden hissettiğim diğerleri kadar. Ve bu yüzden hala onunla kapanmamış bir meselemiz var gibi hissediyordum.

Söylediği gibi ertesi gün okuldan benimle iletişime geçtiler ve durumu açıkladılar. Telefondaki ses orta yaşlı bir adama aitti ve nedense durumdan pek memnun değilmiş hissi veriyordu. "Zamanınız yoksa kendinizi zorlamanızı istemeyiz." demişti ama sözcüklerinin ardındaki isteksizliği sezmiştim, hayır, dememi istiyordu sanki.

BOL KÖPÜKLÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin