Bazılarınız hiç hoşlanmıyor bu ara bölüm olayından ama yapmam gerekiyor, hikaye için önemli bir ayrıntı bence. :)
Yeni bölümü yazmak için debeleniyorum... :))
26.12.2001
Çarşamba
Merhaba, uzaylı bey!
Anlaşılan bu konuda seninle anlaşamayacağız. Hep aynı şeyi yazıyorsun. Tamam, bu senin düşüncen, buna saygı duyuyorum ama sen de beni anlamaya çalışmalısın.
İnsanlar yalnızlığı senin gibi karşılamaz, çoğu insan yalnız kalmaktan korkar ve bunu engellemek için elinden geleni yapar. Sen bunun gereksiz olduğunu düşünüyorsun, bu şekilde yaşamak senin için sorun teşkil etmiyor ama ben mutlu değilim bundan.
Güvenecek kimsem olmamasından, bu hayatla tek başıma çarpışmak zorunda olmaktan, sığınacak bir durağım olmamasından yoruluyorum ve bu beni deli gibi korkutuyor.
Evet, korkağım ben.
Bu seni rahatsız edecektir ama geçen mektubunda yazdığına katılmıyorum.
"Yalnızsan, yalnızlığını kabul et. Çevrende güvenebilecek kimsen yoksa, öyle kalsın."
Böyle düşünüyorsan, neden benimle mektuplaşıyorsun?
Herkes yılbaşı için hazırlanıyor, yılbaşı gecesinde neler yapacaklarından, birlikte nereye gideceklerinden konuşuyorlar. Kimse bana yaklaşmıyor bile. Zaten onlarla zaman geçirmek istemeyeceğimi biliyorlar. Evet, öyle olacak. Beni bir yere davet etseler de gelmeyeceğim. Çünkü bunu yine büyük zorunluluk hissiyle ve arkamdan bin türlü şey söyleyerek yapacaklar.
Kuruntularımdan ben de nefret ediyorum. Ama korkularımın zihnime doldurduğu düşüncelere engel olamıyorum.
Ama yine de... Her şeyin ne kadar çabuk değiştiğini görüyorum bir kez daha.
Geçen yılbaşında çok mutluydum. Yeni bir yılın gelişi beni sevinçle dolduruyor, heyecan içinde kalmamı sağlıyordu.
Bu yılbaşı ise ne kadar farklı.
Yeni yıldan umudum yok. Artık günlerin bana iyi bir şey getirebileceğinden umudum kalmadı. Hatta daha kötüsünü bile yapabilir.
Yıl değişirken tek başıma olacağım. Eski günleri düşüneceğim. Değişen her şeyi ve senin önemsiz olduğun düşündüğün yalnızlığımı baştan gözden geçireceğim.
***
27.12.2001
Perşembe
Merhaba, yalnız dünyalı hanım!
Öncelikle, seni anlamaya çalışmadığımı nereden çıkardın? Mektuplaşmaya başladığımızda demiştin ya hani, ben ne kadarını verirsem, sen de o kadarını alacaksın.
İşte bu.
Senin anlattığın kadarıyla anlamaya çalışıyorum ben.
Yalnızlığı kafanda ne kadar büyütürsen, sana o kadar acı verir. Yalnızlıkla barışmazsan sana o kadar düşman olur. Kendini ne kadar derine gömersen o kadar nefessiz kalırsın.
Hem artık ben varım değil mi?
O kadar da yalnız değilsin.
En azından bunu düşünebilirsin.
Yılbaşı...
Eminim bu konuda da anlaşamayacağız. Ama yazmadan edemeyeceğim.
Yılbaşının ne anlamı var ki?
Sadece tarih değişecek, dün gibi, dünden önce olduğu gibi. Değişen sayıların hayatını bir şekilde değiştirebileceğini mi düşünüyorsun? Onlardan bir şey isteyebileceğine mi inanıyorsun?
İnsanlar sadece kutlayacak bir şey arıyorlar. Çünkü herkes kendince kötü günler geçirirken bundan sıyrılabilecek zamanlar arıyorlar.
Bunu da büyütme.
Ama madem yılbaşında yalnız olmak seni bu kadar üzüyor, o zaman benimle girebilirsin yeni yıla.
Geri sayım zamanında dışarı çık. Ve yeni yıla girilirken yeni yılımı kutla.
Aynı anda ben de rüzgara doğru durup seninkini kutlayacağım.
Böylece yalnız olmayacaksın.
Nasıl? Bence o kadar da kötü değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOL KÖPÜKLÜ
General Fiction[Aşkın Tatları Serisi - 3] Hikayemizi yıllar önce yazmaya başlamıştık, sadece farkında değildik. Aşk bizim için başta tuzlu kahve gibiydi. Ama bazı gerçekler her şeyi değiştirdi. Köpüksüz kahvesini içmeyen biri için kahvenin köpüğü haline geldi...