Önceki bölümdeki yorumlara cevap yazamadım.
Neden? Bilin bakalım ne oldu?
Bilgisayarımın klavyesi bozuldu.
Şaka gibi ama gerçek.
Geçen bölümde nazar duası derken şakasına demiştim ama cidden birinin nazarı fena değdi. Çünkü üst üste bölüm atmamdan hemen sonra klavyenin böyle saçma şekilde bozulması çok tuhaf. :D
Bilgisayar işlerinden iyi anlayan varsa bana ulaşsın. :D
Beddua eden, nazarı değen varsa da geri alsın, rica ediyorum. :D
Bunu da eski bilgisayarımın klavyesi ile zar zar yazdım ya, cidden dizüstü bilgisayarın klavyesi ne güzelmiş, resmen bezdirdi eski klavye. :(
Neyse, dert yandığıma göre sizi rahat bırakayım. İyi okumalar! :)
Uyuyamıyordum.
Başıma pek sık gelmeyen bir şeydi bu. Uyuyamamak... Düzenli uyuyan, başını yastığa koyduğu anda uykuya dalabilen benim için tuhaftı. Çok sık başıma gelmezdi.
Zihnimi işgal eden düşünceler vardı.
Her zaman kendini bilen bir adam olmuştum ben. Oğuz Derman kimdir? Bunu hayatımın her anında fazlasıyla fark eden ve bu farkındalığa göre davranışlarını ayarlamayı bilen bir insandım. Herkesin de öyle olmasını bekliyordum, her insan kendisini tanımalı, kendi sınırlarını ve yeteneklerini iyi bilmeliydi. Kendinden habersiz insanlardan haz etmezdim. Kendini bilemeyen başka neyi bilecekti?
Hep kararlı ve net olmak kendime koyduğum en kesin kurallardan biriydi. Kararsızlık felaketleri peşinden getirirdi çünkü. Bir yolda doğru ve başarılı adımlar atmama engel olurdu. İnsanlarla ilişkilerim de bu kesinlikte olmuştu. Birinin çevremde olmasından hoşlanmıyor muyum? O zaman olmayacak, o istese de ben istemezsem o iş orada biterdi.
Bu kararlı yanımın yara aldığını ise Fulya ile tanıştıktan sonra hissettim.
Uzun zamandır ilk defa birine karşı ne yapacağımdan emin olamıyordum. Onunla olan mesafeme karar vermek için yeterliydi konuşmalarımız. Ama bu sefer yapamıyordum. Fulya kafamı karmakarışık ediyordu. Çünkü sadece sözleri değil, mimikleri, bakışları, hareketleri ile konuşan bir kadındı. Sadece söyledikleri, ağzından çıkanlarla onu anlayamazdı kimse, çok katmanlıydı. Bu yüzden ben de yaklaşıp uzaklaşmak konusunda kararsız kalıyordum. Bir yandan bana benzediği, beni anlayabildiği için onunla konuşmak, uzun uzun konuşmak istiyor, diğer yandan bana tenimi yakacak bir ateş gibi hissettirdiği için uzaklaşmak istiyordum.
Basit biri olmadığını sezmiştim.
Basit insanlardan hoşlanmazdım. Basit insanlar tahmin edilebilir olurdu, beni şaşırtmazlardı, belli kurallara, bilindik formüllere göre hareket ederlerdi. Eğlencesi neredeydi ki bunun? Çevremde bu tip insanların olması can sıkıntısından başka bir şey değildi.
Daha karmaşık, daha sürprizli insanlar arıyordum.
Fulya bundan fazlasıydı.
Ama beni neden kararsızlık içinde bıraktığını anlayamıyordum.
Beni endişelendiren de buydu. Çünkü kararsız olmaktan nefret ediyordum, çünkü ben kararsız olduğumda pişman olacağım bir şey yapabilirdim.
Çünkü daha önce yapmıştım.
Yıllar önce, bir kere kararsızlık beni korkutmuş ve yıllarca her aklıma geldiğinde bana pişmanlık hissettiren bir karar vermeme neden olmuştu. Hayattaki tek pişmanlığımdı, değiştirme şansı istediğim seçim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOL KÖPÜKLÜ
General Fiction[Aşkın Tatları Serisi - 3] Hikayemizi yıllar önce yazmaya başlamıştık, sadece farkında değildik. Aşk bizim için başta tuzlu kahve gibiydi. Ama bazı gerçekler her şeyi değiştirdi. Köpüksüz kahvesini içmeyen biri için kahvenin köpüğü haline geldi...