ÖNCEKİ BÖLÜMDE BİLDİRİM SIKINTISI OLMUŞ, HER İHTİMALE KARŞIN BİR ÖNCEKİNE BAKIP GELİN, BELKİ GÖRMEMİŞSİNİZDİR. :)
Hayatımın kontrolü her zaman bendeydi. İnsanlarla ilişkilerim konusunda planlıydım ve onları tanımak, içlerini, gerçek niyetlerini görmek konusunda iyiydim. Bu sonradan kazanılmış bir özellikten çok doğal bir yetenekti. İnsanları okuyabilirdim, hem de hiç zorluk çekmeden. Bu yüzden insan ilişkilerinde sürpriz yaşamazdım, her şey beklediğim gibi gelişirdi ve ben her zaman bir sonraki aşamada ne olacağını bilir, hazırlıklı olurdum.
En azından çoğu zaman...
Fulya ile tanıştıktan sonra bu kurallarım, sistemim çatırdamıştı. Başta her şeyi yine kontrol edebileceğimi zannederken zaman geçtikçe kendimin bile bilmediği zayıf ve şaşkın bir yönüm ortaya çıkmıştı ona karşı. Kararsız kalmış, çelişkili davranmıştım.
Aslında içimdeki şüpheyi görmezden gelmeyi ben seçmiştim. İşaretler her zaman kendini göstermişti, görmemeyi, dikkate almamayı ve her şeyin bir rastlantıdan ibaret olduğunu düşünmeyi seçmiştim. Çünkü biliyordum ki beynimin bir köşesinde sürekli şüpheleri fısıldayan o ses doğruyu söylüyorsa her şey değişecekti.
Ve artık şüphelerimi göz ardı edemeyeceğim bir noktaya gelmiştim.
Balkonumda şehrin parıltılı gece manzarasını izlerken aklım tamamen başka yerlerde, başka bir zamandaydı.
Bir kere, hayatımda bir kere büyük bir zayıflık ve korku göstermiştim. Ne kadar kendime söylemekten utansam da kaçmıştım. Bundan sonrasında pişmanlık duysam da geri dönmek, düzeltmek mümkün olmamıştı.
Yalnız dünyalı...
Benim ilk ve tek arkadaşım... Belki de gerçekten arkadaşım diyebileceğim tek insan... Anlayabildiğim ve beni anladığına inandığım, konuşmaktan zevk aldığım, kelimelerinden, zihninden açıkça dökülen cümlelerden hoşlandığım, sıkılmadığım tek kişiydi.
Ve sonra biri daha olmamıştı, Fulya'ya kadar.
Her şey aslında ne kadar da açıktı.
Ama yine de bu kadar büyük rastlantıların hayatımda olabileceğini düşünmemiştim.
Kahvemden bir yudum alırken bir ter damlasının sırtımdan aşağı süzüldüğünü hissettim. Hava artık ısınıyordu ama o sırada vücudumu kaplayan sıcaklığın nedeni bu değildi.
Ne yapacaktım?
Fransa'ya gideceğim belliydi o zaman, her şey ayarlanmıştı. Zaten uzun zamandır bunun için Fransızca eğitimi alıyor, sık sık da oraya gidiyordum. Türkiye'deki son yılımda bir mektup arkadaşı edinmek aklıma gelecek son şeydi ama olmuştu. Sadece sıkıldığım için kabul etmiştim. Eğlenceli görünmüştü. Zaman geçirmek için denemekte sakınca görmemiştim.
Ama gitgide mektupların içeriği derinleşmişti ve kendimi kimseyle konuşmadığım konuları ona açarken bulmuştum. Çok doğal geliyordu. Karşımdaki insanın dünyaya bakışı diğer insanlardan farklıydı ve bunu sevmiştim.
Akşamları yatağıma uzandığımda tavanı izler, gelecek mektubu okumak için sabırsızlanırdım. O insanın, adını bile bilmediğim o kızın nasıl göründüğünü hayal ederdim. Çevremdeki herkesten daha ilgi çekiciydi. Onu merak ediyordum.
İlk defa Fransa'ya gitme kararımı sorgulamaya başlamıştım. Eğer başka bir ülkeye gidersem mektup arkadaşımdan uzaklaşacaktım. O zaman ne olacaktı?
Birbirimize yüzümüzü göstermeye karar verdiğimizde çok heyecanlanmıştım. O gün geldiğinde aynanın karşısında uzun uzun kendime bakmıştım. Herkes beni beğendiği halde hayatımda ilk kez o kişinin beğenmeme ihtimalinden korkmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOL KÖPÜKLÜ
General Fiction[Aşkın Tatları Serisi - 3] Hikayemizi yıllar önce yazmaya başlamıştık, sadece farkında değildik. Aşk bizim için başta tuzlu kahve gibiydi. Ama bazı gerçekler her şeyi değiştirdi. Köpüksüz kahvesini içmeyen biri için kahvenin köpüğü haline geldi...